Yeşil Saç Tokası Kırmızı Tarak

(Orhan Kemal'e ithaf )

sıvasın köyünden
üç yağız delikanlı
iflahsızın yusuf, köse hasan
ve pehlivan ali
omuzlarında beyaz torbaları
koltuklarında yorganları
bindiler bir gece yarısı
mavi şimşekler,
sicimden yağmur altında
kara trene.
serdiler yüklerini yerlere
sarındılar yavukluya sarınır gibi
işlemeli ak yorganlara.

ertesi gün tan vakti
cızıltılı fren sesi
ve karşılarında
pamuğun başkenti
marabalar şehri adana.
ahırdan bozma bir ev
yerlerde hayvan gübresi,
duvarlarda nem,
ve havada at sinekleri.
işte yeni yuvaları üç arkadaşın.

amele dolu çırçırın içi
içlerinde yusuf, hasan ve ali
dört taraf pamuk balyası
ıslak yerler, camsız pencereler
ve zili boşanmış saat gibi
titrek, demir makinalar.

öttü ırgatbaşının uzun düdüğü
ve başladı büyük boğuşma
boğuş tozla,
boğuş sesle,
boğuş nemle.
köse hasan ,cılız hasan, garip hasan
iflas etti soğuktan böbreği
dayanamadı bıçak vuruşu sancıya
küflü odada bir akşam
çıkardı yastığının altından
kızı emineye armağan
yeşil saç tokasını ve bir de kırmızı tarağı
iflahsızın yusufa uzattı
sonra da gözlerini kapattı
çukurova kopardı köse hasanı
emineden, yarinden, köyünden.

yusufla ali
ayrıldılar fabrikadan
inşatta iş buldular.
yusuf duvar işledi,
ali kireç söndürdü.

zaman zamanı kovaladı
gün güne katlandı.
ustası oldu yusuf
yaptığı duvarların.
ali tutunamadı
ayrıldı inşaattan
pamuk tarlasında
gün boyu kazma salladı.

patoz son durağı oldu
alinin.
sıcak bir gece yarısı
iri gözlüğü gözüne geçirdi,
çaputlarla boynunu sardı,
buğday demetini verdi
kapkara canavarın büyük ağzına.
baktı içerde fırıl fırıl dönen
keskin bıçaklara.

ağa, ırgatbaşı enselerinde:
-durmak yok, devirin içeri
ha aslanlar, ha yiğitler...
oldu makinalaşmış bir insan:
gözleri saman tozu
boğazı kavrulmuş,
ali pehlivan.

dengesini kaybetti
yorgun pehlivan ali
düştü içine canavarın.
yuttu kapkara ağız
heybetli gövdeyi
ve sıktı bıçaktan dişlerini.
çatırdadı kemikler,
büyük bir gürültü
sonra canavar sustu.
ağzında pehlivanın kanı.

rüzgarlı bir yaz günü
elinde tahta bavulu
başında yeni kasket
-daha etiketi üstünde-
iflahsızın yusuf
yani duvarcı ustası yusuf
kerpiç evler arasından
ağır ağır yürüdü
karşısında emine
ayakları çıplak
gözleri yusufta
-bubam niye gelmedi ya?
yusuf bavulu yere koydu
ceketin cebine eline attı
avucunun içinde
yeşil saç tokası
ve kırmızı tarak
uzattı küçük kıza
gözleri ıslak ıslak.
-bubam nerde,
yusuf amca bubam nerdeee?
yusuf sesi duymadı,
gözleri karardı
çöktü tozlu yola.
kulaklarında pehlivanın yanık sesi:
enginli yüksekli kayalarımız
gamınan yoğruldu binalarımız
doğurmaz olaydı analarımız

23 Mayıs 2013 15 şiiri var.
Yorumlar