Yığılırsın Derinlere
imgeleri sokuştururken cümlenin kuytularına
güneşi yakınca hani sigara niyetine
ve çekince bulutu derince bir nefesle
kainatı üflüyor sanki zaman
dört duvar içinde sıkışmışlığı hayalin
taş ağırlığında özlemin sancısı dökülürken saçaklarına
kış gibi oluyorsun ya aynaya tıraştan tıraşa bakınca
saymaktan vaz geçiyorsun
aklı gitmiş başın kar yığınlarını
her tel ölü mevsimin sonu sanki
ama zeytin mevsimleri gelmeyecek bir daha geri
siyaha dönmeyecek beyazdan saçına kümelenen o ihtiyar tomurcuklar
o derin çizgiler
bakarken tanrısallaşan kesikler
ölgünleşince gözlerinin feri uzaklaşırken hızla o malum ışıktan
o yıldızdan
o ay'dan
o umuttan
hele karanlık sevdaları başlayınca içinde
üflerken göğüs kafesindeki tüm kandilleri
ışıksız lokmalar sayılırken yer sofrasında
çalakalem kaşık sallamak tuzsuz çorbaya
nasıl büzer dudakları
ölümü kavrar gibi
artık acımtırak öpüşmeler
dul bir tekne gibi salınırsın işte o zaman
yekesini unutmuş
ıstamrozları kırık
livarı boş
koparır içini katil bir lodos
savurur yonca bitmez kıyılara
yurtsuz et parçasısındır o kayalıktan koparırken midyeleri avuçların
nafakana düşerken yalnız hüzünler
hüzzama dalarsın
gözlerini içip şarap niyetine
o malum karanlıkta sıkarsın boğazını bir karış suya yutulursun
yakamozla sektirdiğin
kahverengi yassı taş gibi
yığılırsın derinlere...
Hayat zor bazen yaşanılası günler kimi coşturur kimi diz çöktürür dik durmalı yere sağlam basmalı...👍