Yol
Mahpusluğa yatıyor yollar
Düşlerimi uçurumun doruğuna bırakıyorum
Umutlarım sarkıyor hayatın şaranpolunde
Yol türküleri haliyle yorgun
Üstüme örtülür hasretliğin uzun aralığı
Kırılır barikatında her kış
Dökülür yeşermemiş yapraklar
Uzar gider hep yollar özlem ırmağında
Fırat suyu gibi uzar
Karacadağ eteğinde hoyrat rüzgarından
Hasret tütter siverek kalesinde
Sevinç bekler umarsız bakışlar
Ve umut eklenir yol boyu
Akan cülap çayından
Sancılı bir yolculuk bekleyişinde
Bir zaza çobanın ezberine verdim
Sana olan barak türkülerimi
Umuda yasladım sırtımı suructan geçerken
Unutulmuş bir şey vardı hani
Sınır teleri arkasında el salayan çocuklar
Kim bilir hangi yollar Hangi dilde yasak