Yorgun
'' biliyorum gülecek bir gün gözüm
korkum kan ağlayınca ''
yorgun sokaklar
kaldırımlar ağır başlı
beni yürüdüm yine, kıvılcımları bırakıp
çocukluğumun yangın şehrine
beni koştum
beni kaçtım
kızıl örtüler örtüp mevsim çiçeklerine
parmaklarımı görmediniz siz hiç
bakmadınız avuçlarımın kömür karasına
ateş tuttum
ateş yuttum
dudaklarım vazgeçti bu yüzden yağmuru öpmekten
acımın gövdesine sürdüm
denizden çaldığım yosunları
çığlıklarımı yuttu, kırçıl çocuk bağırmaları.
sustum
sustum sana sevgili
takatimi çaldı zaman
ihtiyar düşler düştü şimdi geceye
yalınayak şarkılar
ıssız söylüyorum, dilim kor notalar kavruk
alnımda imansız bir töhmet
oku desem son güfteyi
gözün yanmış
şehir yanarken
düşlerimin kurnasına bırakmıştım oysa seni
tutuşmasın saçların diye
muslukları açmıştım, süpürüp tüm dereleri
ahşap düşlere saklanmışsın meğer
çıralar feryat ederken
yakmışsın kirpiklerini
göz bebeklerin zeytin karası
oysa
elâ bakardın sen,
bulutu çalınca
nisan düşerdi avurtlarına şafakta
yormuşlar seni
taştan evler gibi.
yorgun sokaklar
kaldırımlar ağır başlı
beni yürüdüm yine, kıvılcımlara basıp
çocukluğumun yangın şehrine ...
yorgun sokaklar kaldırımlar ağır başlı beni yürüdüm yine, kıvılcımlara basıp çocukluğumun yangın şehrine ...
Oysa çocukluğumuzun geçti yerler kıvılcım sokakları değil, gül bahçeleri olması gerekli değil mi şair ? Okunası bir şiirdi. Saygılarımla