Zaman Aşımına Uğramış Aşk
Düşler sokağında ıslak gözlerle geçti ömrümün yarısı
Geçerken bir ömür, arkamda bıraktığım anılar koyuverir rüzgâra
Bilmeden görmeden, sevmekle bir yaz akşamında buruştu simam
Derinliklerimden çıkarılmak istenen acılarım, büyürken 
Güzellikleri vadeden yarınlarım, birer kar tanesi gibi eridiler
Bir çocuk gibi sımsıkı tutarken umutlarımı, uçuverdiler 
Bıraktılar beni, bir gecenin alaca karanlığında 
Yapayalnızlığı paylaştığım dört duvarın beyazlığında
Ve bir matem tutan, gözü yaşlı bir resim çerçevesi
Geleceğime dair ne bir hevesim ne de bir idealim 
Körüklemiş karanlıklar, yüreğimde ki aydınlık sevgiye
Bir daha yeşeremeyecek bir gül çiçeği 
Artık günlük yaşıyor, ruhsuz bedenim 
Bir güzelliği sevebilme yeteneğini kaybetmiş
Denizin maviliğini, güneşin sarı sıcaklığını 
Oysa yaşamaya dair, yaşanacak ve yaşatılabilecek 
Bir düş yeğledim beynimin benliğinde 
Umut ektim çorak topraklara, yıldızsız gecelere
Bir ışık bekledim, canımı canan yapandan
Belki diye bir olasılık yağmurun da perçinleştim
Bütünleştim, zamansızlık kavramını yitirivermişken 
Önem vermedim, arkamdan sessiz gidişine
Arkanda bıraktığın, yıkık dökük bir harabeyi
Ve düş sokaklarında ıslak gözlerlerle gezen, biçare adamı
Toplarken avucumla yağmur damlalarını, delip geçtiler,
Kör ettiler, elimde avucumda ne varsa yakıp yıkıp
Anlayacağın, arkandan sessiz bıraktığın adam
Şimdi yok, görmüyor gözleri, nefes almıyor
Ölüme pervasızca yürüyen, bir ceset bıraktın
Şimdi gelmiş diyorsun ki bana
Ben geldim, sana geldim, aç kollarını 
Eskisi gibi, karşılıksızca sev beni 
Gözlerimde kaybol, uçsuz bucaksız gökyüzünde
Özgürce kanatlanan, duman renkli bir güvercin gibi        
Ve diyorsun ki bana, düş sokağında ıslak gözlerle gezme
Ey güneş gözlü yârim, ey gül yüzlü yârim
Yaktığın yangınların üzerinden, ne yangınlar geçti
Geç kaldın, kendimi yitirmişliğin koynuna atmışım
Artık bu dava düştü diyor, iri cübbeli hâkim amca
Sizin aşkınız sizin sevginiz
ZAMAN AŞIMINA UĞRAMIŞ 
zaman