Aşk

Yüzünü bahara dönen güneşin aydınlatıp ısıttığı bir SIĞACIK gününün, akşama yaslanmaya hazırlanan zaman aralığından ve de artık alıştığım o kuzey yellerinin yüzümü yalayan küçük şamarları arasında ciğerlerime dolan mis gibi iyot kokusu içinde yeşil ile mavi arasındaki olağan yürüyüşlerimden birindeyim.

Bir yanda balıkçıllar yavaş adımlarıyla denizin dibini tararken öte yanda gündüz düşüne yatmış gibi görünüp sözüm ona çaktırmadan pusuda bekleyen ıslak karabatakların onları süzen gözleri ve bunu biliyor olmalarına karşın hemen az ötede suyun üzerine korkusuzca sıçrayan irili ufaklı balıkların çıkardığı sesleri dinliyorum.

Uzaklardan kulaklarıma dolan cılız bir yaylı tambur sesine, balıktan dönen motorunu kapatmış bir küçük teknenin kıyıya doğru yaklaşırken oluşturduğu köpüklerinin sesi karışıyor.
Sessizliği bozan yalnızca bunlar mı? Ya o tepede uçan martıların sesine ne demeli! Bir de üzerinden geçtiğim küçük köprüler var ki kurbağaların kıpırtılarını duymamak olası değil.

Az kalsın unutuyordum kuyruk sallayan ya da öteki adıyla çoban aldatan kuşunu. En çok rastladığım ve de içimi rahatlatan ötüşünü sabah akşam keyifle dinlediğim bu kuşlar zaman zaman yürüyüşümde bana eşlik ediyorlar ve öylesine içtenler ki, önümde ya da yanımda öterek zıplayıp çok yakınıma geliyorlar zaman zaman. Hani arada bir kanat takıp havada uçmak isteriz ya, onlar da incecik bacaklarıyla yerde yürümek istiyorlar demek ki!

Tüm bu güzellikler içinde özellikle büyük kentlerin gürültülerinden uzak yaşamak ve doğayla iç içe olmak ve de sayfalar dolusu yazmak gerçekten anlatılmaz bir duygu. Oysa ben en önemli konuya dokunmak istiyorum bu ilk seslenişimde.

Aşk ! Her zaman ve her yerde, her canlının tatması gereken en güzel duygu.

Aslında buraya dek yazmış olduklarım da aşk, doğa aşkı!

Benimse vurgulamak istediğim aşkta süreklilik ve zaman. Çok sık duyduğumuz ya da okuduğumuz bir uzman ( ! ) görüşü var:
'Aşkın süresi bir aydır, üç aydır ya da en çok altı aydır. Bilemediniz bir iki yıldır.'

Eeeee, sonra !
'Sonrasında aşk biter ve yerini sevgi alır, yani aşk bir süre sonra sevgiye dönüşür.'

O sizin görüşünüz, ben katılmıyorum efendim . Eğer kişi ya da kişiler aşkın değerini biliyor ve anlıyorsa aşk bir ömür boyudur, son nefese dek sürer aşk. Sevginin çok daha fazlasıdır aşk, kuru bir sevgiden ötedir. Bu nedenledir ki adına masallar, öyküler ve dizeler yazılmıştır. Müzikle birleşip şarkıya dönüşmüş ve dillerden dillere söylenmektedir.
Sevgi aşka dönüşebilir zamanla, bu doğru; ne var ki aşk sevgiye dönüşmez, dönüşüyorsa eğer bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Sevgi azalır, çoğalır ya da biter ama aşk bitmez toprağa girmeden.

Yukarıdaki sözleri söyleyenler ise aşkı tanımayanlardır. Tilkinin yetişemediği üzümü kötülemesinden başka bir şey değildir.

Bazı kişilerin 'Ben hiç aşık olmadım, olmak istiyorum ama olamıyorum' dediğini duymuşuzdur , bu doğrudur . Öyle herkesin tadabileceği bir duygu da değildir aşk ! Sevmesini bilmeyenlerin yanına bile yaklaşmaz.

Bazıları da sevgisini aşk sanır, bu da yanlıştır, her sevgi aşk değildir.

Bir de aşkı birden çok yaşayanlar var, öyle söylüyorlar. Açıkça söylemem gerekirse bu görüşlere de katılmıyorum ben. İçinden biri diğerlerinden ayrıdır bence, özellikle de en sonuncusu aşktır belki. Öncekiler kuru bir sevgiden öte değilmiş derim.

Buradan öncelikle gençlere seslenmek istiyorum, bu duyguyla tanışanlar kendilerini çok şanslı saymalılar bence. Her duygu aşk sanılmamalıdır, aşkı önemsenmeli ve değeri iyi bilinmelidir .

Aşk, çabuk tüketilecek bir şey değildir!

Haydi aşka...

Sağlık, mutluluk ve de aşkla...

14 Nisan 2016 3-4 dakika 15 denemesi var.
Yorumlar (14)
  • 8 yıl önce

    İnsan bir kez aşk'ın kendinde oluşuna sahip oldu mu, aşk'ın tükenmesi mümkün değildir. Aşk her zerrede, tükenmesi mümkün değildir..

    Teşekkürler 😊

  • 8 yıl önce

    Yüreğiniz kadar güzel kaleminizle gönlümüzdesiniz hocam kutlarım.

  • 8 yıl önce

    Hayırlı uğurlu olsun. Sağlıcakla...

  • Sevgili Ayça ÖZBAY , sevgili Mustafa BERTAN , sevgili Emre Vehbi ALKAN iyi ki varsınız, renk kattınız sayfama, teşekkürlerimle...