Hoş Geldin

Hiç böyle ansızın, selamsız sabahsız, hücrede ışığın bir anahtar deliğinden sızıp içeri girişi gibi usulca, çalmadan kapısını gönlümün, içeri girmemişti aşk... Yüreğimin dikenli tellerini görünce korkup kaçmış, yüzüme hep yaralı bir hüzün emanet edip, sarmak için o yarayı, yerine bir yenisini yollamıştı. Hep aynı kaçış ve aynı şaşkın baka kalış... Hep ellerinde çiçekle, bir kaç zamanlığına misafir olmuştu kalbime, sonra ya yerini beğenmediğinden ya da yüreğimin hangi köşesine oturacağını bir türlü kestiremediğinden,bazen nazikçe bazen de hırsın bir rüzgar gibi hızla kapatıp kapısını gönlümün kaçıp gitmişti, arkasında hınzır bir gülümseyişle...





Ve seni ilk gördüğümde, yüreğime hiç yabancılık çekmeden, kırk yıllık evinmiş gibi girişinden inanmıştım kadere. Sımsıkı tutmamana rağmen sevdayı ellerinde, gözlerinde yarım kalmış bir bakışı tamamlamak arzusu işledi ruhumun en ücra köşelerine...yanıp yanıp sönen bir alevdin ve ne zaman kalkıp gidesi gelse aşkın, bırakmıyordun yakasını...





Ya onlar gibi olursan? Ansızın kalkıp giden trenler gibi yani, yine bakakalmak düşerse payıma, bu son olur aşkı alışım ağzıma.





ve şimdi, aşkı anlamlaştırmak sana, seni anlamlaştırmak bana ve ikimize yaraşır hayatı anlamlaştırmak..

16 Ocak 2010 1-2 dakika 6 denemesi var.
Beğenenler (7)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (7)