Sussun artık bu ses!!!

Bu kasabadan,bu evden uzakta olduğum her an garip bir ses beni bu eve geri çağı-
rır.Burada , bu evde olmak için derin bir özlem olur içimde.

Pencerenin önünden hiç ayrılmıyan erik ağacının beni özlediğini duyumsarım.Bahçe-
nin köşesindeki ıhlamur ağacının yalnızlığını,ben yokken eve yerleşen karanlık ve
soğuğu.Bir başka şehirde , bir başka evde , bir başka ışık yanar elbet ama , hiç bir
zaman bu evin ışığı gibi olmaz.

Bu ışık mı beni geri çağıran ?

Ürkütücü bir sessizliğe büründü bu gece ,bu bahçe.İlk defa bu sessizlikten ürküyo-
rum. Görünmez bir el çalışmakta olan saatin içindeki pili çekip almışcasına, akmıyor
zaman.

Sıradanlığa terkettiğim bahçede rastgele büyümüş bir akşam sefası, bir türlü büyüye-
meyen bir kaç sardunya fidesi, onca sulamama rağmen açmamakta direnen güller bah-
çeyi sıradanlıktan kurtarmak için çabalasa da boşuna ; sıradanlık bahçenin ruhuna işle-
miş.

Buradan uzaktayken içimdeki derin özlem ve beni geri çağıran o garip sese rağmen
şu an pencerenin önünde otururken artık burada yaşamak istemediğimi düşünüyor
olmak şaşırtıyor beni. Yok aslında şaşırtmıyor ;o kadar uzun zamandır aynı pencereden
bakıyorum ki. Herşey o kadar sessiz ve aynı, tanıdık , bir o kadar da uzak ve yabancı ki.
Gecenin içinde asılı kalmış bir fotoğrafa bakar gibi bakıyorum; kasabaya.

Ne kadar zordur bir şehri, bir evi öylece bırakıp gidivermek. Ardında bıraktıklarının her
an geri çağıracağını bilerek.

Sussun artık bu ses !!!

11 Şubat 2009 1-2 dakika 5 denemesi var.
Yorumlar (6)
  • 16 yıl önce

    Suna Hanım, Benzer duyguları çocukluğumdan beri, ben de çok yaşarım. Terketmek zorunda kaldığım mekanları, eğer seviyorsam, hiç unutamam. İçimde garip bir buruklukla her zaman anımsarım. Ne güzel ifade etmişsiniz. Ama, bizim gibi insanlar az, ne yazık ki.😅