Uyanık Rûyası Yaşamın

Kendime geldim
Sahi, saat kaç?
Evimdeyim, ben kuşkular okyanusu diyorum.
Ne zamandır arıyormuşum işe bak. Bugün buldum silahı. 12 milimlik ilim mermisi de var. Birazdan intihar edeceğim. Elveda cahil hayat. Elveda...

Neslin önemsiz gözüken lazımlıklarının bohçasını açıyorum. Bildiklerimin çok gözüken azlığı bu hülya, kayalıkların sabırlı bekleyiş edebine benziyor çok sessiz. Beynimin üst tarafları sızlıyor. Ufkun çilingiri bilgi, cahilliğimi yoğurdukça doğruluyorum. Karanlığı yenme uğrunda, içimde alev saçan volkan damarı şamar misali patlıyor yüzüme. Zorla yaşıyorum, zordan aşıyorum kendimi.

Karanlık, karanlık, içi içine sığmayan düşküsü karanlık. Felsefeciler, aydın cümlelerini bir kenarda demleyedursun ben bir şey arıyorum, bir şey.

İsmimin vergisi olsa gerek dudağımda ansızın yeşeren zikir. Boşluk... Düşündükçe boşluk, düştükçe uzayışı. Sonsuzluğun bakire saç telleri, rüzgârın tayin ettiği yönde uçuşan nesil gibi teğet geçiyor hüznümü. Körpeliğin hazin ve nesrin tarafındayım. Zamanın ilime ya da yanlış eğilime su akıtan hoyrat hayratı gençliğim. Pek tabi, gerçek tabi şu gençliğim...

Notlarımı kurcaladım. Tam 2 ay öncesinin şiir kıtası aynen şöyle:

Gözlerim... Ateş mi ateş, kor ötesinde kor
Sır bırakmam geride, gidiciyim, nafile,
Doğaya yansımış, içimdeki süslü dekor,
Volkan ağzından kopan, simsiyah damar ile...

Kâğıda işlenmiş kafiyeli ve vezinli cümleler. Herhangi duygunun başlangıç finalinin ilk şahidi ve şehidinin kâğıt olduğunu hatırlatarak zihnime devam ediyorum. Sonra kendi yaşayışıma dair üç-beş bukle düşüyor şiirin ardından, demişim ki:

Hakikatin yolunda viraj olmaz, insan kendi kıvrılır.
İyi bir düşman yalan söyler, fakat yanlış söylemez.
Suskunluk asalet ister konuşmaksa adalet.

Meğer bendeki fizik ve metafizik bu üçgenin üvey çocuğuymuş. Sorular düşüyor dediklerime mukabil.

Yunan Felsefecilerinin Doğudan çalmış olduğu ve rasyonalitesine giydiremediği kılıf mıyım? Neden şüphe taşıyan karıncalar üs kurmuş saç köklerime? Neden? Demeden alamıyorum kendimi bendimden. Küstah ve matah yönüyle komik gelen tarz bu.

Çünkü daha nice sorunun cevaplaştığı küp aklım.
Cevap içinde kalem tütsüsü olan aklım.
Üstümde mektup yakmışlar küllerle doluyum. Kitaplar solusun beni, tükendikçe yeşereceğim elbette, yeşeririm hakikatte...

İnsan... Karşılaşmadığım dediğiyle her gün karşılaşır bir bakıma, her olay uyarı raporudur okumasını bileceksin arkadaş! Okumaya başlayan birey her nefeste ince dokur iradesini, kaderini. Yazılmış bir mektuba pul olmak sadece yazana kul olmak insana has. Bu gaye için: toprak kadar mütevazı, su gibi akışkan, hava kadar esiri, gün ışığı kadar aydınlık ve içe işleyici, ateş kadar arıtıcı olmak gerekir. Ateş olup nefsin tortularını yakmak gerek! Budur rutini hikmetli yaşamın. Anıtlaştır aşkını, kaç punto zamandır yaşayışın, görelim?

Daha bebek haldeyken rulet oynatan hayat! Mermiden kaçtığın sürece tecrübe. Mat olmamak için kalbi akılla perçinlemeli satrançta. Sonraki hamlede hayatını kaybedeceğini bilsen tahtanın hangi kısmında piyon olursun? Hangi vezir emzirir yetenek sütleriyle? Yalnızdır insan, vücudun gövden, gözlerin kulakların ispat yalnızlığa. Aynayla iki olan bir yaşamın denklemi. Varsa yoksa zahiri. Bir başka da var elbet olmaz mı? Bulabilene şahdamarında. Satranç oynuyoruz hatırlatayım... Filhakika, biz insanlar topraktan geldik, mütemadiyen topraktık, işe bak halen toprağız. Hepsi bir kenara yine toprağa dönüş yok mu? Bunu sahiplenişin olgun bedenlerinden sarkan eteğin yeryüzü vuslatıyım ben. Evet, yeni öğrendim topraktan geldiğimi sonra toprak fısıldadı beni sahipleneceğini. Düşündüm, toprakla bu kadar iç içeyken bana bakıp, ölümü düşünmeyen ya görmüyordur beni, ya kördür zaten.

Ah bari ben görsem kendimi kendimde, hep başkayım, başka yaşıyorum başka tadıyorum.

Takvim günlerinde yaşayıp tarihe sığamadım. İşte bu yüzden şöhret olamadım.

31 Ekim 2009 3-4 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (19)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (31)
  • 14 yıl önce

    yorum 1 ... "Yunan Felsefecilerinin Doğudan çalmış olduğu ve rasyonalitesine giydiremediği kılıf mıyım?"

    hâlâ 16 yaşında mısın sen...? sadece bir merak değil, oradan bakınca bu yorumu böyle düşünmeni istemiyorum...hoş düşünmeni istediğim şekli ile düşünmeyeceğin de çok açık...

    zirâ -hâlâ on altı yaşındaysan eğer- senin yaşında ve ayarında öğrencilerme-ya da tarafsızlığını henüz yitirmemiş küçük görünümlü ergenlere- bakıp da böyle bir rüyayı görme olasılıklarını düşünmek istiyorum...

    bu bir deneme...denenmemişin denemesi mi, yoksa denenmişler üzerine DENENMESİ geçerliliğini yitirmemiş bir çeşit FELSEBİYAT mı...?

    nedir şöhret,takvim yaprakları ile aranda ki mesele...? zirâ avatar fotoğrafında pek bir artistik patinaj durumun mevcut...

    -yaşlanıyor muyum yoksa daha mı yapıcı oluyorum henüz karar veremedim-

    "Daha bebek haldeyken rulet oynatan hayat! Mermiden kaçtığın sürece tecrübe."

    bu nasıl bir tesbittir böyle...!-ki doğru, bu konuda en ufak bir şüphem yok amma...-

    "Hepsi bir kenara yine toprağa dönüş yok mu? Bunu sahiplenişin olgun bedenlerinden sarkan eteğin yeryüzü vuslatıyım ben."

    bu satırlarda nefes almak lazım gelir...

  • 14 yıl önce

    YORUM 2

    ki vuslat, ermesini bilenler içindir(tecrübe ile sabit) henüz ermeye muktedir olanlar içinse...!-ben bilmem, bilenler bilir-

    "Filhakika"

    sene 1988...-sahi sen o zaman kaç yaşındaydın:)))- rahmetli edebiyat öğretmenim bu kelimeyi telaffuz ettikçe pek bir gülerdim...

    ya şimdi...! şaşırdım kaldım...

    seviyorum böyle cesurca yazan ve yazdığını okutan insanları- dikkat!!!! insanları dedim...ne öğrenci ne de yaş söyledim-

    bütüne ve tesbitlere gelince; iyi çalışılmış ve doğru yerleri göstermiş, sıradan olan -ama kalabalıklar içinde fark edilebilen bir sıradanlıkla- bir deneme...

    hep şiirlerine düşüyorum...demek ki neymiş!

    DÜŞTÜĞÜN YERDEN ARADA BİR KAFANI KALDIRIP BAKMAK GEREKİRMİŞ...

    diğer denemelerine göre çok daha iyi bulduğumu söyleyebilirim...

    dipçik:

    final konusunda Fatih Erol'a katılmıyorum...zirâ final, öyle yalın ve öyle damıtılarak aktarılmış ki, seni ŞÖHRETLİ BİR YAZAR sanabildim...Çünkü edebiyat yapmadan söylenmiş o sözler...

    teşekkür ederim Mücahit Günay Ertopuz... Denenmişleri bol olan denemelerden yazmadığın için...

    sevgiler...

  • 14 yıl önce

    Başlığıyla içeriği dolu olacağı belirginleşen, okudukça hakikatleri imgelerle okuyana bir bir vuran güzel bir paylaşım olmuş..

    Nicelerine Kardeşim..

  • 14 yıl önce

    yahu kardeşim gerçekten senin 16 yaşında olduğuna inanasım gelmiyor, insanın bunları yazabilmesi için müthiş bir birikim gerekiyor, bu yaşta o birikimi görüyorum sende, şiirlerin zaten harikulade, yüreğinden öpüyorum

  • 14 yıl önce

    merhaba mücahid, ilk şiirlerinde bulunmuştum sanırım sonrasında şiirkolik içinde kaybolduk. ilk kez bir denemeni okudum ve herşeyden önce şaşkınlığımı ifade etmeliyim edebildiğimce. doyumsuz bir birikim taşıyor kelimelerinin arasında.yazma kabiliyetinin asla yaşla orantılanamayacağına daha önceki yıllarda şahit olmuştum. doyumsuz ve şaşırtıcı,mükemmel eserelerin, okumakla, hemde anlayarak okumakla okutulacağını biliyorum.okunması gereken mükemmel bir deneme ortaya çıkmış.çok büyük bir olgunluk var bu satırlarda. alinin yazdığı giib durup nefes aldım. düşündüm. ve takdir ettim. ne kadar tebrik etsem az ablam. sevgilerimle..