Çocuk Gelin

Göz pınarlarından kan damlaları akıyordu gözleri pırlanta kadar değerli, kalbi servet taşıyan gizli sandık kadar pahalı kız çocuğun. Kızlığını bir insan pazarında oğluna satın aldığı siyah adama oldukça öfke biriktirse de, burada geçerli olan örf ve geleneklerine boyun eğmekten ve bir satılık koyun gibi kurban edilmekten başka çaresi yoktu, kaçış kapıları Anadolu'nun siyah sivri telleri ve yüksek tepelerinde, saklı güneşin ardındaydı. Yasaklar ve ölümcül kurallar bir kız çocuğunun hedef seçilmesine sebep olacak kadar acımasızdı.




Mavi gökyüzünün özgür saltanatında, çiçekli şalvarının içinde, bir gök kuşağı biriktirecek kadar zengin olan çocukluğu, şimdi acının bir tek kırmızıyı tercih etmesi kaderinin tek seçeneği... Pazarlığında bir kaç koyunluk başlık parasıyla, pazarlığa oturan kız babası karısının ona yedi tane kız çocuğu doğurmasından kendince ne kadar karlı olduğunu ve ilk defa erkek çocuğu olmadığı için pişmanlık duymadığını düşünüyordu...




Kızı üzgün ve kederli bakışlarıyla annesine yalvarıyor ve çaresizliğinin boyun eğişiyle, kendini teslim ediyordu bu vicdansız töreye. Minik vücuduna gelinlik, dar bileklerine bilezik bile olmazken, yüreğinin doymadığı evcilik yerine, evliliği nasıl sığdıracaktı. Dışarıda davullar zurnalar, kocaman kalbinde ise korkular çalıyordu. İçindeki ses, sessizliği ve çaresizliğiyle boranlı dağlar kadar yükseliyordu. Çocuk yaşında ne anlardı gelinlikten, bilezikten, akan burnunu duvağıyla siliyor, ellerindeki şıngırdayan bileziklerle halka çeviriyordu yerlerde. Kapı üzerine kilitlenmiş, çağrılmayı bekliyordu. Dışarı çıktığında babasının evinden çıkan son adımları, kocası dediği adamın evine ayak basacaktı. Keşke diyordu içinden, hala çocuk kalabilseydim. Kıra kıra çeşmeden getirdiğim toprak testiler için dayak yeseydim de bu kadar çabuk büyümeseydim...




Dışarı attığı adımla ata bindirdiler yüzü kırmızı tüllü duvağıyla çocuk gelini. Annesine uzattı son kez elini. Tuttuğu kadarıyla korkusuz uyanmak istiyordu bu kabustan. At, davullar ve zurnalar eşliğinde ilerledikçe, arkaya bakışında mesafe uzuyordu. Annesini ve kardeşlerini görmesi zorlanıyordu. Arkasından gitme diye ağladığı ufak kardeşinin de bir gün bu yazgıyla karşılaşacağını düşündükçe çok üzülüyordu.




Ah diyordu içinden, okusaydım da, bir öğretmen bir kaymakam bir bakan olsaydım. Bu töreyi, bu kuralı değiştirseydim. Mutluluğu, insanların zamanı geldiğinde kendi kararlarına göre seçmesini sağlasaydım.




Ah keşke okutsalardı da; çocuk ellerim kocamın elleri yerine kitapları kalemleri tutsaydı ve yaşım büyüdükçe başkalarının kölesi değil aklımın efendisi olsaydım. Törelerin kurbanı değil, ilimin ışıttığı bir insan olsaydım.




Ahşap evin gıcırdayan ahşap kapılı eşiğinden geçerken, yerleri süpüren uzun gelinliğinin eteklerine takıldı ayakları ve düşüverdi oracıkta. Öylesine hafifti ki, adam pazılı kollarıyla kızı kucakladığı gibi atıverdi yatağın ortasına. Kız ne yapacağını şaşırmış ürkek halleriyle bakınırken etrafa, adam hızlı olmasını söylüyordu. Kız oldukça ağır davranıyor ve zaman ilerledikçe adamın bekleyecek sabrı daralıyordu. Adam sert sesiyle kızı azarlarcasına son kez uyardı.




-Artık hazırlanmazsan yiyeceksin şamarı.




Kız etrafa bakınmaya devam ediyordu. Duvarda asılı olan koyun postunun yanında bir de avcı tüfeği vardı. Adam yavaşça soyunan kızı seyrettikçe seviniyor ve heyecanla ona dokunmayı bekliyordu.




Kız:

-Biraz daha beklersen sana süslenmek ve sana kokular sürmek ve seni daha çok mutlu etmek istiyorum. Lakin sana bir süprizim olacak, beni kollarına aldığında gözlerini kapamanı istiyorum.




Adam hiç itirazsız kabul etti. Kızın çıplak, yumuşak vücuduna dokundukça sabırsızlanıyor ve gözlerini kapatacağı ana hazırlanıyordu.





Adam ellerini kızın üzerinde gezindirdikçe kız, kusacak kadar tiksiniyor ve Allah'a ona yardım etmesi için dua ediyordu.




-Gözlerini şimdi kapatabilirsin...




Kız bu son cümleden sonra duvardaki tüfeği aldı ve daha önce bir kaç kez babasından kullanmayı öğrendiği tüfeği adamın kalbinin üzerine doğru tuttu.




-İçinden kelime-i şehadet getir dedi adama...





Adam ne olduğunu anlamadan gözlerini açtı, kalbine tuttuğu tüfeği görünce şaşırdı ve korktu, onun çocuk olacağı için buna cesaret edemeyeceğini düşündü ama iffetini böylesine tiksindirici bir töreye kurban etmeyen kız, tereddüt bile etmeden tetiği tam hedefine doğru çekti ve kanların çıplak vücuduna, ellerine bulaştığı ve kendini teslim etmediği bu adamın cesediyle yatakta öylece kalıvermişti. Son hamleyle kendini de kurban etti ama töreye değil Allah'a...





Artık huzur içinde uyuyor ve başlamayan günahlarıyla cennette ölümsüz bir çocuk olarak yaşıyordu...




Not: Bir gün tüm bu iğrenç törelerin ve dar tabuların yıkılacağı yeni ve başka bir güneşe uyanmak dileğiyle...

19 Eylül 2013 4-5 dakika 19 öyküsü var.
Beğenenler (4)

Henüz beğenen olmamış :(

Yorumlar (7)
  • 10 yıl önce

    Büyük bir dram ve hüzünlü bir öykü aslında. İbretlik ver ders alınması gerekir bence...😅

    Kutlarım Sevtap hanım gün sonunda ödülünü de almış...

  • 10 yıl önce

    Çok anlamlı ve yerinde bir öykü.Duyarlı yüreğinizi kutluyor,sonuç temenninize içtenlikle katılıyorum