Uğur-Suz 3
Aynı günün akşamı saat on sularıydı. Şık görünüşlü masaların bulunduğu oldukça temiz ve büyük bir kahvehaneydi. Alçılı tavana gömülmüş çok sayıdaki tasarruflu lambalar içeriyi oldukça iyi aydınlatmakta ve güzel göstermekteydi. Yerler granit döşeli ve oldukça temizdi. İçeride yirmi masa olmasına rağmen, kahvehanenin büyüklüğüyle ve vakitle tezat oluşturacak şekilde içeride sadece beş masada oturan toplam on beş kişi vardı. Bu kişilerin yarıdan fazlası kırk yaşın üzerindeydi. Duvardaki manzara resminin her iki yanında, içinde Arapça sureler yazılı büyükçe çerçeveler asılıydı. Manzara resminin altında bulunan masada şık takım elbiseli, boynunda fular ve ceketinin göğüs cebinde şık bir mendil bulunan yetmiş-yetmiş beş yaşlarında Latif Bey  masadaki diğer üç kişiyle birlikte okey oynuyorlardı. Bir rakibi ve oyun ortağı kendi yaşlarındaydı. Diğer rakibi ise kırk yaşlarındaydı. Diğer üç kişide temiz ve şık gömlekler giyinmiş tiler. Latif Bey  masadan bir taş çekti ve bakar bakmaz öfkeyle yana atarak yüksek sesle:
           Ne şans be! Okeyle biteceğim,bir taş gelmedi yahu!'
Karşısında oturan sempatik yüzlü, komik sesli bir ihtiyar olan oyun ortağı kendisine atılan taşı almadı ve yerden bir taş çekti. Beğenmeyip onu da yana atarak:
            Çift okeyim var dedin, beni de bitirmedin be orti!'
            Latif Bey yüzünü ekşitip ortağına bakarak:
            Orti de nerden çıktı lan! Türkçenin de içine ettiniz ulan!
            Oyun ortağı:
            Ne yapalım be Latifçiğim. Biz de gençlerden duyuyoruz.'
Latif Bey kendisine atılan taşı almayıp yerden taş çekti. Bakar bakmaz  sinirle onu da yana atarak:
            Gençliğin mi kalmış senin be! Belini doğrultamıyorsun, hala şaklabanlık yapıyorsun.'
Masadaki herkes güldü. Bu arada solundaki genç rakip bitti ve ıstakasını gösterdi. Latif Bey sinirle başını sağa sola sallayarak ıstakasındaki taşları masaya boşaltırken:
            Yok, yok. Bir uğursuzluk var bu gün bende.'
Diğerleri de gülerek ıstakalarındaki taşları boşalttılar. Taşları karıştırırlarken genç rakip gülerek:
            Uğursuzluk  dedin de Latif Bey, Uğur'un geldiğinden haberin vardır herhalde.'
Diğerlerinin gülüşü bir anda kesildi. Latif Bey gözlerini kısarak ciddi bir ifadeyle genç rakibin yüzüne baktı. Genç rakipte gülmeyi kesti. Latif Bey:
 Haberim yoktu. Geldi mi hayırsız?'
Latif Bey'in dönük olduğu taraftaki hemen karşılarındaki masadan altmış-altmış beş yaşlarında Kemal isimli bir ihtiyar muhabbete girerek:
            Geldi Latif Bey geldi! Gelir gelmezde uğursuzluklar başladı mahallemizde.
            Latif Bey:
            Ne uğursuzluğu? Ne diyorsun sen be?'
            Kemal:
            Bu saatte kahve niye boş sanıyorsun?'
            Latif Bey etrafına bakarak: 
            Niye boş sahi?
Kemal'in sol yanında oturan elli-elli beş yaşlarında Ali isimli biri ve sağ tarafında Kemal'in yaşlarında Remzi isimli bir başka ihtiyar vardır.Ali:
           Latif abi ,duymadın mı? Mahallenin yarıdan fazlası hastanede. Dün kasap Mehmetlerin   
            düğünündeki yemekten herkes zehirlenmiş.'
            Latif:
            Eee,.. Uğurla ne ilgisi var bunun?'
            Remzi:
            Bilmezmiş gibi konuşma Latif Bey! Bu çocuğun uğursuz olduğunu herkes biliyor  
            mahallede. Başımıza ne belalar getirdiğini unutma.'
            Latif öfkeyle:
            Remzi Efendii! Sende oğlunun Uğur sayesinde doktor olduğunu unutma. Uğur çalıştırmasaydı 
            zor girerdi senin oğlan tıbbiyeye.
            Remzi:  
            Aman. Oldu da ne oldu? Şimdi Erzurum'a atandı, yaz kış kıçı donuyor oralarda evladımın.'
            Latif Bey:
            Oğlunun gönderdiği paraları yemeyi, sağda solda gururla anlatmayı biliyorsun ama.Yoksa nah 
            geçinirdin emekli aylığınla!'
Remzi sustu ve başını öne eğip sola çevirdi. Bir iki saniye sessizlik oldu.
            Latif Bey:                                                       
            Hem bakın dün Ahmet Beylerinde düğünü vardı. Çoğunuz da ordaydınız. Düğünde hiçbir 
             terslikte çıkmadı.'
            Kemal:
            Sen öyle san! Ahmet Bey'in oğlu dün gerdekte iş görememiş. Gelinde baba evine geri 
            dönmüş. Adamcağız insan içine çıkamıyor.'
            Latif Bey öfkeyle:
            Ulan işiniz gücünüz dedikodu. Her haltı Uğurdan biliyorsunuz.
Başka bir masada oturan iki kişiden kırk-kırk beş yaşlarında Mesut isimli biri dayanamaz : 
            Savunma şu uğursuzu be Latif Amca.'
            Latif Bey:
            Ulan Mesut! Sen bari nankörlük etme! Karın hamileyken Uğur sizi hastaneye yetiştirmeseydi 
            karın da çocuğun da yaşamıyordu şimdi.'
            Mesut:
            Götürdü de ne oldu Latif Amca! Tam hastanenin önünde ambulansla çarpıştık. Sekiz yıl komada 
            yattım o kazadan sonra. Komadan çıkalı bir yıl oldu,oğlum hala beni gördüğünde  annesine'Anne  
            kim bu adam'' diye soruyor.'
            Latif Bey:
            Nankör herif! Karın o gece kanamadan ölseydi, ne karın vardı bu günne çocuğun!
Mesut mahcubiyetle başını öne eğdi.
            Latif Bey öfkeyle ayağa kalkarak yüksek sesle:
            Yok ulan! Sizin aranızda durulmaz be! Genç yaşına rağmen çocuğun hepinize iyiliği dokunmuş,
             siz adama uğursuz diyorsunuz. Kocakarıları geçtiniz lan! Allahsızlar sizi!'
Latif Bey ayaktayken yaşlı oyun rakibi onu sağ kolundan tutarak yumuşak bir ses tonuyla:
            Latif bak. Böyle konuşma arkadaşlarla. Senin gibi bir emekli büyük elçiye yakışmıyor.'
            Latif Bey kolunu çekerek:
            Bırak kolumu be! Bizim işimiz herkesle anladığı dilden konuşmak.'
Kızgın bir şekilde kapıya doğru birkaç adım attı ve kahvehanedekilere dönüp bağırarak:
            Asıl uğursuz sizsiniz ulan! (İşaret parmağıyla tehdit işareti yaparak) O çocuğa kötülük eden  
             karşısında beni bulur ona göre.'
Herkes sessizce korkarak ona baktı. Doğrusu tüm mahalleli ondan çekiniyordu. Latif Bey dönüp kapıya doğru yürümeye devam ederek yüksek sesle.
            Ulan eşeklik bende! Gidip lokalinde takılsana! Ne işin vardı bu cahillerin arasında!'
NOT: UĞUR-SUZ ADLI ROMANIM ŞUBAT AYINDA YAYINLANACAKTIR

Teşekkürler Şermin Hanım.