Beyoğlunda Yağmur Cinayeti
Büyüklerimizin çürüklük ayı dedikleri,
Pastırma yazının hemen öncesi,
Ağustos'un ortalarıydı..
Akşam ile yatsı ezanı arasında biryerlerdeydi vakit.
Onu geceye teslim etmemizi bekliyordu..
Kararmaya yüz tutmuş gümüşlerini parlattıkça Galatasarayın karşısındaki gümüşcü,
Gün geceye dönüyordu.
Gün karardıkça hışımla parlatıyordu gümüşlerini,
Beyoğlunu aydınlatmayı görev bilmişcesine.
Yağmur..
Beyoğluna azaplarını gömmüş cesetlerin gözyaşı gibi usulca başladı önce,
Fahişelerin ruh kirinden arınmaya niyet dökündükleri kırk tas su gibi soluksuz devam etti sonra..
Bir adam öylece duruyordu kaldırımda..
Başını eğmemişti yağmur'a.
Yağmur,kan kokan sokaklarla birlikte onu da temizliyordu adeta..
Ve gümüşcüde çalan,zamanın en moda şarkısı geceyi daha anlamlı kılıyordu..
''adım adım geçer zaman , biter günüm..
ben nerdeyim?
yavaş yavaş batar güneş , hava soğuk..
sen nerdesin?
yağmur..
yağmur diner..''
Yağmur dinmemişti..
Adam üşüdü..
Bütün geçmişinin kirlerini paklayınca çıplak kalmıştı.
Kadın gelecek,
onu ısıtacaktı nasılsa.
Bekledi..
Yağmur dinmedi..
Kadın gelmedi..
Geçmişini yağmur'a kurban edememişti..
Şimdisini kurban ettiğinin farkında bile değildi oysa..
Nihayet yağmur dindi.
Kadın geldi.
Adam az önce kan kaybından ölmüştü.
Yağmurdan korkan o kadın;
Artık ne zaman yağmur yağsa,
Ölmüşlerinin ruhuna dua niyetine o parçayı açıp,
çırılçıplak soyunur.
Lütfen yağmur dinebilir mi artık
Sanırım biraz üşüdüm.
sizi bu güzel eserinizden dolayı tebrik ediyor ve kutluyorum
üreğinee sağlıkk 👍👍 👍 çokk güzel dizelerdi..👍👍