Bohemya
Ben senden ayrılmadım, kendimden
ve kumasını öldüren şehirlerden ayrıldım
Saçlarına şifreli bir çöl takıp gittim ya
Şimdi herkes sana dönecek, herkes sana
Mercekleri yontarak ulaşıyorum
Yırtılan göğsümde küstahça parçalanan atoma
Derine inmenin zarif güzergâhında
Üzeri sevimli yapraklarla örtülü tuzakların kurulduğu
bir ülkede yaşamak ah!
Adı kötüye çıkmış sözcükleri kırbaçlayıp şiir tozu serpiyorum
Tanrının plan yaptığı topraklara
Geceden kalma uyumsuz bir sokak peşime takılıyor
Hiçe sayarak ay ışığının yıprattığı lambaları
Boş zarf gibi duruyor mer mer merhamet
Bu duvarları dökülmüş tiyatronun önünde
Cadde isimlerini ezberleyen bir kız çocuğu
Takma hayallerini satıp yol parası yapıyor öyküler yurduna
İşaret parmağı cebinden çalınan bir kadın
Kimseyi gösterememekten geliyor
Dudakları kullanılmaktan aşınmış
Üçümüz de birbirimizin karnından düşüyoruz;
Sayın jüri üyeleri
Birazcık ara verin yenilgilerimizi yarıştırmaya, lütfen
Düşman eline geçmiş bir türkünün çıkardığı yangınlara
Gözlerimle su taşıyorum bozkırıma gömülmek için
Tarihle dalga geçiyor kalbimdeki çeşmeler
ve yanmış kelebeklerin üstünü
Çiçekten dışlanmış kelimelerle örtüyorum
Çünkü görmek, ah! görmek
Hayal gücümü bozuyor
Dışı pırıl pırıl içi bomboş olan şeyleri
Ben senden ayrılmadım, kendimden ayrıldım
Çünkü coğrafya kaderdir
ve sen, serinlemek için paçalarımı sıvayıp
Kalbimi soktuğum deniz ey!
Bu coğrafyada kurtlar öldürmek
Koyunlar birisinin peşinden gitmek istiyor
Cinayet yarışlarında burnu kanayan ilgisiz kalabalık
Kulağı çürümüş, et kokan kalabalık
Çocuklarını öldürmeye gönderen kalabalık
Kirli savaşları dolar savurarak alkışlayan kalabalık
Sam amcanın perişan kuyruğuyla savrulan iktidarların
Kıçını milli duygularla onurlandıran kalabalık
Sorulara koşan atların kaldırdığı toza karışırken anlam
Gökyüzünü iple bağlayıp götürdüler
Bize kalan; rezil bahislerin uğultusunda delicesine yazmak
Yani, çıplak bir tepeden uçma hissini koynuna alıp
El yazması bir tebessümle kanatılmak sonsuza
Çocuklarını yutan Kronos'un gölgesinde
Demokrasi denen kanatları porselenden yapılmış
Kunduz sürüsünden
Kalbini kavanozda saklayan korkuların yüzyılında
İçi kayalıklarla dolu evlere yapışmış
Dehşetin müziğinden
Irzına geçilmiş ütopyanın çığlıkları arasında
Zincirinden hoşlananları ikna etme sanatını seçerek
Ziyaretçi akınına uğrayan çıplak gerçeğimi yanıma alıp
Bu smokin giymiş akşamlardan ayrıldım
Ben senden ayrılmadım, kendimden
ve günahın şarkısını yontan ezeli elmaların
Kıstırılmış cennetinden ayrıldım
(Gece oluyor, gece kendini tekrar ettiği için kendimden özür diliyorum
ve hayat yalancı şahitlik yapıyor şımarık bir düzyazıya
Frida'nın acılarını okuyorum, bacağı kesilmiş düşlerini uzatıyor bir fincanda
Amedeo Modigliani kapımı çalıyor tam da onu bekliyorken
Elinde bohemyanın heykeli, iktidarları ciddiye almayan)
Ve ayrılırken elverişli uykudan
Saint-John Perse'in bir sözünü hatırlatıyorum kusursuz duvarlara:
' Çağının rahatsız şairi olmak bir şaire yeter '
Öyleyse şimdi dans zamanı gökten sarkıtılan şiirlerin sahnesinde
Çünkü; dans etmeden yapılan devrim yapılmaya değer değildir*
Metin Akdeniz
10 Temmuz 2012
-V For Vendetta'dan...












Ne yazmalı? Zaten yazmış şair yazılması gerekenleri... Ne az, ne fazla... Tas tamam kıvamında...SAYGILAR
özünde insan olmanın haklı gururunu taşıyor şairin yüreği de kalemi de
tebrik teşekkür ve saygılarımla 👑
yani ülkeme ait bu fotoğraf, arap...özetle ve de gerçek...zamandan geleceğe yazılıp gönderilen mektup gibiydi şiir...içinde Türkiye gerçeği...bütün detaylar ı kendinde barındıran ve de okuyucuya haykıran...acaba dedim,kim ne anladı!..özellikle içten içe ülkemi kemiren seçilmiş fareler ile hainler...
burada kapatmalıyım ağzımı ki;yoksa resmen küfredeceğim sevgili Akdeniz...
kutlayarak selam ve sevgi ile..
Bu coğrafyada kurtlar öldürmek Koyunlar birisinin peşinden gitmek istiyor Cinayet yarışlarında burnu kanayan ilgisiz kalabalık Kulağı çürümüş, et kokan kalabalık Çocuklarını öldürmeye gönderen kalabalık Kirli savaşları dolar savurarak alkışlayan kalabalık Sam amcanın perişan kuyruğuyla savrulan iktidarların Kıçını milli duygularla onurlandıran kalabalık Sorulara koşan atların kaldırdığı toza karışırken anlam Gökyüzünü iple bağlayıp götürdüler Bize kalan; rezil bahislerin uğultusunda delicesine yazmak Yani, çıplak bir tepeden uçma hissini koynuna alıp El yazması bir tebessümle kanatılmak sonsuza
Bütün olan şiirden parça koparmayayım diyorum,olmuyor.
Kronos'u kusturmak gerek. ki şimdiye dek yutmuş olduğu tüm çocukları, onuru, gururu,toprağı taşı ve hatta gökyüzünü bir bir kusup çıkartmalı Kronos.
Madem Uranos'un toprağa damlayan veya denizle buluşan bir damla kanından meydana bir dev geliyor, bir şiirle de dans edilebilir '' Öyleyse şimdi dans zamanı gökten sarkıtılan şiirlerin sahnesinde Çünkü;dans etmeden yapılan devrim yapılmaya değer değildir''
Biz Frida'nın acılarını çoktan yaşadık şair, acıların en büyük ilacı ise hayatı yaşamaya değer kılmaktır.
Tebriklerim kalsın...
Güne düşen şiirin kalemini kutlarım