Çığlık
I-
"Bağırmak istedim;
Bunun beni hafifleteceğini biliyordum,
ama utandım"
Kan püskürdü Krakatoa semalarından
En efsunkâr patlamasıyla
Işığı yerkürenin bir yarısından
Öbür yarısına kadar görülüyordu
Bir hezeyan içinde
Acı ile üfledi küllerini gökyüzüne
Kızıl alacakaranlıklara gömüldü atmosfer
Nevrotik bir yaklaşımla
Köprünün yarısında izlerken
Ne anne ne kardeş ne de baba
Onu saracak kimse yoktu
Çığlığı savunmasız asıldı havaya
Şair'e dokunan ellerindeki metafor
İki yanağına yapıştığında
Yüzü soyutlaşıp
Şok edici bir dolaysızlıkla
Derin bir yabancılaşma ile doldu
Trabzanlara dayanmış
Sızıyordu sızıları
İkisinin de gözlerinden
Birbirlerine akarken
Bağıntılı bir kurgu ile
Munch'u saran doğanın çığlığı
Ailesinin acı yokluğunda
Şairin sessiz çığlığına karıştı
Ufuk çizgisi
Gökyüzünde yalpa sarıyor
Tabloda kasılan yüz
Umutsuzluğa boyanıyordu gizliden
Güneş batıyor
Yer, gök fırça darbelerinden
Kan kırmızısına çalıyordu
Dışavurumun çığlığından
Atlas'ı birleştiren Manş bile
Daha sıcak kalıyordu
II-
Gökkuşağını sorgularken
Düşler
Eksik dört renkte takılı kaldı
Adımlarına düşen yakıcı heceler
Hecesizdi artık
Gün sanki
Pembe sariler içinden soyunmuş
Beyaz lotuslara hasret
Cansız repliklere döktü içini gece
Çınlayan sessizlik
Sessizliğin içinden...
Açmazlar
Hummalı bir havaya girmiş
Kana/yan sarnıcından içilen bilmece
Lâl yüzü gibi kaotik
Yapışıyordu sıkıca yakasına
Sonra düşüyordu birden gölgesi
Lacivert derin sulara
Nefessiz kalırcasına
Güneş şelalesi aranırken
Renklerin tuzağında
Repliklerin sayfaları yanıp savrulmuştu bile
Hapsedilmiş düşler gaflet dileniyordu
Karanlığa karışan çığlıklarıydı bu
Yıllar sonra duyulan
Tek bir söz ile
Ser dedi şair
Sere serpe soy şimdi ikimizi de
Haydi, dök kalan repliklerini adım sızılarımıza
Ne çok çıplaktık zaten
Tabloda asılı kaldı yüzün/m
15 Eylül 2009 İzmir
?Bağırmak istedim; Bunun beni hafifleteceğini biliyordum,ama utandım? Kazancakis
Haklıydın yaşadıklarımız bizi bir araya getirmişti İyisiyle kötüsüyle... Tanıştığımızda ikimiz de hayli vakitsizdik İlmekleri çözülmüş eldivenler gibiydi Sık dokunulmamış yalnızlıklarımız Birbirine seyir halindeki iki isli şehirdeydik Kim ne bilsin kaç misli kederdeydik Aynı cümlenin öğeleri olmamız bile muhtemel değilken İmkânsızlığa yol verdik birlikte Benzetmeler yavan dursa da üzerinde Ellerim vazgeçmezdi seni şiirleştirmekten Sesli harflerimle uyandırırdım sessiz güzelliğini Günaydınlaşırdık keşfettiğim dille Dudak payı bırakılmamış aşklardandı bizimki
ve inan sevgilim;
üzerime giyindiğim ömür çığlığından bile
sesliydi,iki....
kaybettim iki(mi).. Ne o yoksa ağlıyor musun? .............................................................................................
Abla sen allı pullu şairlik peşinde değilsin..Kalemini her daim terbiye etmen o kadar ayrıcalıklı kılıyor ki seni...
Umarım bu devam eder...
Kutluyorum şiir adına..