Dil-i Naşadın Nihavent
I-
Duruş...
Esmer çocuk gözlerinde türlü masallar gizli
Salyası bulaşmamış henüz iğreti zamanların
Masumiyetin sıkışmış sepya renklere
Bir bakış ki ferinde can koparır
Masumiyet dedirtecek o incecik dengede...
II-
Sızıntı ...
Ah çeksen kırım sahilleri dökülür denizine
Mütenasip biçimde dil dokur ahengini mısralarının
Yürekler ezilirken kaleminin ucunda
Satılmış makamında hicran sedefli bestelenir
Dil-i naşadının çıkmazında
Ayarsızca parçalanır, dağlarsın
Seni ıslak kaç dizede gördüm
Kaç yüreğe kem biçtin
Bakma öyle! söyle; sen kiminle hangi talan düştesin ...
III-
Kımıltı ...
Avazın sükûta şerh
Işığı yitik hülyalarda ülfetin
Gamsız aymazlığında beddualar yükselir
Bahtiyar bir güneş doğmayacak mı mübah saydığın gün döngülerine
Sen imtiyazsız sarhoşluğunda vicdanının
Küllerini savur boşluğa
Dört metrelik hanende boşboğaz hıçkırığın
Gün harmanının kızıl ateşinde suskun düştesin
Soğuk bir döşekte arkası dönük yarınlarına sitemkar deyiştesin
Zenne nehirlerle yarışır tutkunluğun
Aşka azad düşlerin üşür gözbebeğinde
Meftun bir yangının suretine göz kırpıp
Ilıman seherlerin kapısında ağlamaktasın
Haydutlunğunda gecenin nihavent makamdasın...
IV-
Telaş...
Söyle nuyageva
Hücrende ışıksız mısın?
Unutma sonsuzluk telaşlı hızını dengelemez ömrünün
Yoksul günün içinde karmaşa telaşların filizlenecek
Tepelerinden sükûnet istenecek
Çayacak bir bir dileklerin
Başın bulutlardan düşecek
Yorganını dahi ısıtamayacaksın kederlerinin
Kaşlarında ezgiler gerildikçe
Uykusuz kalacaksın
Belki bir kitabın birkaç satırında kendini bulup
Gözyaşlarınla kapısında vicdanının ağlayacaksın
Bir çiçeğe bakmayı şebnemlerde susmayı öğrenmeden
Tecrit edilmiş yanlarında şefkatin
Malum kalabalığında yalnız bakışların
Herkes seni seviyor sanma nuyegeva
Bakma öyle söyle
Sen kiminle hangi yalan düştesin...
V-
Duruluş (yalın ayak)...
Duyuyor musun beni nuyegeva
Kendinle konuşmaktan sıkılmadın mı?
Dolanmadı mı vicdanın ayaklarına
Toprak odalardan başkaldır artık
Fısıltın kımıldıyor ustalığınla...
Yanarak yansıtarak her satıra düştüğünde
Anlattıkça sen, üşüyor azar azar leylaklar, sardunyalar
Kırmızı elbiseli çocuklar uyudu çoktan
Ümitsizliğinde bitti bütün masallar
Hasret üşür mü temaşasında gözlerin
Hüznünde sarhoş dönmeyen kırlangıçlar
Ah...Nuyegeva
Yaşarken destanları soluyor insan
Soludukça gün geceye dönüyor
Suzinak makamından...
Nuyegeva; ulaşılması imkansız ,imkansızı isteyen kişi,..Bencesi Düş...
Şairem acııtın yine yürek sesinle Heleki bir sürü Nuyegeva kuşatmışken etrafımızı yol göster hadi.
👍
varolun hocam...
nebilecim bitanesin
ilaydam cansın..
Ve bin tövbeyle Bin dağ aşarım Yunus dervişliğiyle S ade okumak ve bilmek içindir gayretim , Dengbej'imin yüreğini !
Ki yaşamak böylesini Yetmez iştir yüreğime..............
hazalım hani sana kalemin efendisi diyorlar ya ne çok haklılar....... bittim... ustalık bu olsa gerek.... koşulsuz seviyorum seni ve şiirlerini👍👍👍👍👍👍
sevgiler dağımmmm👍👍👍👍
Nuyegeva ! Ve sözün ilmeği geçti ,yağlı urgan !!!!!!!!! Boynum kıldan inceyken.....................
Ve son kör Cellat Vurdu tabureme tekmeyi.........
Ve ben nedense hala, Nefes alıyorum şiirle..............
Suzinak değilse de Saba makamında bir ilahi okunuyor şimdi , Yunus Nefesi değdi geceye , Sordum ben o sarı çiçeğe ! Aşka imanın var mıdır diye ?