Dört Duvar Arası Keder

uyuyorum
dört duvar arası keder...



bu camlardan sızan yağmur
üzerimizden geçen hangi bulutundur,
kül tablasında közü sönmez oldu tütünün,
gözlerinin ateşi bir olup bad-ı saba ile
yangınları besler sinem üzerinde, ömrümde,
kitaplar adımızı bilmeden uzun uzun bahseder bizden...



dört duvar arası kederde,
deniz kıyısında
gemilere el salladığımız yıllar
sararıp vitrin camında
saklıyor vedalarının gözyaşını,
buğusundan yüzümü seçemediğim aynaları kırıyorum sabahları,
ararken seni eski kentin sokaklarında
ahşap evler
biriktirmiş aşklarını, geçmişini,
kirleterek gömleğimi
devriliyor üzerime
yakamda ruj ve kan lekesi,
az biraz da rüzgar...



çok çabuk ağlıyorum artık
sigaramdan bir nefes çeker gibi
sık sık çeker oldum burnumu,
uyuyorum,
kaç yıl önceki pazarları özlüyorum
içinde pazar kurulu caddeleri
caddeleriyle o eski anadolu kasabasını,
yokuş aşağı bir ağzıdan türkü söyler gibi koşup
yokuş yukarı omuz omuza çıkışlarımızı.



düşlüyorum,
o dostun evine gitmiştik hani
yolu yokuş
gül dalları ile örülü bir vadi içinde
minaresi işgalde devrilen köyde,
bin yıl önceden uzatıp sesini
bize buranın öyküsünü anlatmıştı
bin yılı bir günde yüklenmiş gibi
o yokuşu ne zordu çıkmak geri...



artık hiç pazar olmuyor
günlerden hep gece ertesi gece,
nasıl dallar baharı özlüyorsa
öyle özledim sabahları seninle yürümeyi,
uzanıp boylu boyunca
serin toprakta gölgeli akşamları sonra...



dört duvar arası keder,
sabır taşına damlarken bir bir günler,
günlere karışıyor gözyaşım,
eli kulağında şafağın,
ömür törpüsü ile bilediğim bıçağımla
yeşil bir elmayı soyar gibi sıyıracağım şimdi
dişlerimi geçireceğim inadına etine gecenin
kan tadında olsa da karanlık
parçalanacak bu engeller
uyanacağım
gelmiş olacaksın...

29 Mart 2010 40 şiiri var.
Beğenenler (20)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (20)
  • 14 yıl önce

    Sanırım en çok pazar günü yaşanananlar etkiledi beni ve içinde ki özlem..

    Başından sonuna ayrı bir tadı vardı..

    Çok güzeldi..

    Kutlarım..

  • 14 yıl önce

    Her uykuya daldığımda, yanımda bir sıcaklık... ve sen. Bitmesin istiyorum uykularım, bitmesin... İçimdeki bu boşluk, bu sensizlik kaybolup gitsin...

    Bu duygu dolu şiirini okuyunca yine gözlerim dalıp gitti uzaklara, kokusunu çeker gibi sevdiğimin, derin bir iç çekiş ardında...

    Duyguyu tadan yüreğine, kelimeleri döken kalemine sağlık.

  • 14 yıl önce

    3. kan tadında olsa da karanlık parçalanacak bu engeller uyanacağım gelmiş olacaksın... ' sabır taşına damlarrken bir bir günler, gece, karanlıktan kurtulma şafağın ya da aydınlık günlerin bitmesi için çabası, engeller, güzel günleree ulaşmanın toplumsal ve siyasi engelleri var diyorum ve bunların biteceğine olan umut...

    Şiiri sindirerek okuyunca şiir bambaşka tatlar bırakıyor duygumuzda. Şairi, kendimden kendi geçmişimden kesitler bulduğum ve sevdiğim beğendiğim bu şiiriyle kucaklamak geliyor içimden.

  • 14 yıl önce

    2. devriliyor üzerime yakamda ruj ve kan lekesi, sevgilinin ayrılık anının duyguları anlatılırken yüzündeki acıyı duyumsuyorum, ahşap bir ev ve en çok ruj lekesi blikteliği kan ise sanırım bir kavganın imgelenmesi oluyor. ayrılık nedeni bu dizelerde acaba ideoljik savaşın içine giren bir şair seviliyle bu yüzden mi ayrılmıştır diye sorular sıralıyor içimde. ' çok çabuk ağlıyorum artık sigaramdan bir nefes çeker gibi' ARIK ŞAİRİ DUYGUSAL YAPAN NEDİR? GEÇMİŞİN GÜZEL GÜNLERİNE, BİRLİKTELİĞİN VERDİĞİ HAZLARA olan özlemdir diyorum. beni buna çaken dizeler ise ' nasıl dallar baharı özlüyorsa öyle özledim sabahları seninle yürümeyi' sözleridir. şiirin sonuna doğru bu yazılan yerin neresi olduğu düşüncesinde bir ceza evi dekoru daha ağır basıyor. 'dört duvar arası keder, sabır taşına damlarken bir bir günler, günlere karışıyor gözyaşım, eli kulağında şafağın, ömür törpüsü ile bilediğim bıçağımla yeşil bir elmayı soyar gibi sıyıracağım şimdi dişlerimi geçireceğim inadına etine gecenin

    %..

  • 14 yıl önce

    1. 'dört duvar arası keder' dizes, kederle çevrili şairin şiiri bir odada mı yoksa bir tutsaklık anında mı yazdığını düşündürmeye başlatıyor beni. Kimi zaman şiirin yazıldığı ortamın her ikisine de uygun düştüğüne tanık oluyorum. ' bu camlardan sızan yağmur üzerimizden geçen hangi bulutundur, kül tablasında közü sönmez oldu tütünün, gözlerinin ateşi bir olup bad-ı saba ile yangınları besler sinem üzerinde, ömrümde, kitaplar adımızı bilmeden uzun uzun bahseder bizden...' dizeleri bir oda penceresi nde geçen bulutları kültaplası, bir evin iç dekoru gibi düşündürüyor. Fakat kitaplar ve adımızı bilmeden uzun uzun bahseder söüz ile bir ideoljik tutukunun yaşam kesitini sezdiriyor. Siğara dolu kül taplası sıkıntıyı özlemi çağrıştıtıyor. O halde acaba gitmesini engelleyen tutukluluk gibibir zorunluluk mu var diye düşündürüyor insanı. Sonrası bir hareketten mahrum kalanın bulunduğu ortamdan güzel günlere hayal gezisi ile karşılaşıyoruz. sararıp vitrin camında saklıyor vedalarının gözyaşını, buğusundan yüzümü seçemediğim aynaları kırıyorum sabahları, ararken seni eski kentin sokaklarında ahşap evler biriktirmiş aşklarını, geçmişini, kirleterek gömleğimi

    %..