Dosta Mektuplar - 1
ver elini
sen 
en eski
tek arkadaşımsın,
ellerinle tokalaşırım her sabah,
ince 
güllü dallı ellerinle,
senden ödünç aldığım kalemle 
öğrendim adımı yazmayı ben...
ver elini,
doğduğunun ilk haftası
toprağa sarıp 
kundaklamışlardı seni
adetten,
ne illet bir kıştı o
mayıs sonuna dek kar düştümüştü yere, 
çok ağlardın geceleri
ilk senin gözyaşını öptüm
yanağından damlarken göğsüme...
ver elini
yattığın yerden,
duyayım akan pınar gibi 
içinde karşı koyamadığın 
o gürültülü yanan ateşin harlı gelişini...
ver elini,
çözülecek bileklerinden kelepçelerin,
yıkılacak yol üstünde duran 
duman duman dağ,
kaçışacak akbabalar...
aynı sofrada bağdaş kurup,
kırıp soğanı
bulguru beraber avuçlayacağız,
durma öyle
yakışmaz sana boynu büküklük,
terk etmeyiz dostu biz 
delinip su aldığında gemimiz...
ver elini,
yürek
bilek
alın,
üç ayrı yerden
üç kara yazgılya 
çizilmiş hesabımız,
yazılmış kanın mürekkebi ile
en yükseğine göğün,
izi kanlı 
kızıl bulutlarla çevreleyerek 
dalga dalga dönerek... 
deniz serhoşu bir baş omuzda,
tuzlu pullu gözyaşı,
köpük köpük beyaz
akarak umudun üzerinden 
geçiyor zaman...
vakit dar
ver elini...

Ben de Şaire ver elini desem. Ver elini de tebrik edeyim Resul Bey! El.. Düşünceyi somutu soyut yapan yaratan el. Sıradan bir sözü, günlük dilde lullandığımız bir sözcüğe ruh veripona güzellikler katıp çekip getirmişsiniz şiire. Duygu ise sel gibi taşmış. Şiirin her bölümünde güzellik , her bölümünde estetik var bence. ama şu bölümler beni çok içlendirdi.
"ver elini, çözülecek bileklerinden kelepçelerin, yıkılacak yol üstünde duran duman duman dağ, kaçışacak akbabalar...
aynı sofrada bağdaş kurup, kırıp soğanı bulguru beraber avuçlayacağız, durma öyle yakışmaz sana boynu büküklük, terk etmeyiz dostu biz delinip su aldığında gemimiz..."
"terk etmeyiz dostu biz" ne onurlu bir davranış, ne dik duruş... Tebrikler Resul Bey.