Günaydın İstanbul
Güneş kıvranarak sisler arasında doğuruyor,
Sabah ayazı soluyan kenti,
Köprü altı çocukları (ilk uyananlardır),
Ceplerinde yirmibeş kuruşluk çoban yıldızları,
Yağmur içmeye yeltenirken doldurup şişelere.
İnsanlar beliriyor kendi gök kubbeleri dışında,
Koştura koştura resmediyorlar benliklerini,
Dali'nin,Picasso'nun tuvallerinde,
Cigara ucuna oturup deniz fenerlerini seyrediyorlar,
Lirik dizelerin epik kahramanları olan insanlar.
Kepenkler paslı göz kapaklarını aralıyor,
Bulut bulut naralar hazırlanmakta,
Yere inmek için.
Bir simitçi dolanıyor boşlukta,
Gevrek adımlarla,
Kaldırım taşları feryat figan,
Sorgusuz sualsiz çiğnenmekten,
Çınarlarda demlenen çayların üstlerine dökülmesinden.
Kentin iki kıtasını bağlayan bıyığı üzerinden,
Motor sesleri,
Benzin kokuları geliyor alel acele.
Tramvaylar eziyor gündelik telaşların,
Sıkışık yüreklerini,
İğne atsan asılı kalıyor havada,
Karaköy'ün göğsünde ki karanfil,
Tamvaylarda.
Süleymaniye ellerini açıp,
Üveyiklerine nice heyecanlar takılan güvercinleri,
Tutmak istiyor,
Sultanahmet'in altı gözünün,
Altı bebeği,
Mıhlanmış olan bitene.
Bir kadın çehresinde kırık ayna,
İkiye bölünen gamzelerinin sıcaklığını unutup,
Kadıköy,Eminönü vapurunun peşinden sürükleniyor,
Giden sevdiğinin peşinden sürüklenen,
Entarisi ve o çok sevdiği gençlik hayalleri gibi.
Kız Kulesi kolları arasına alıp,
Üsküdar'ı;
Hüngür hüngür ağlıyor,
Bilmem ne yarası var gocunduğu.
Boyacılar sandıkları sırtlarında,
Kaplumbağa misali;
Mıntıka temizliğine başlıyorlar köşe bucak,
Kara çalan yüzleri arasında,
Derin gölge hükümlerini seçmek mümkün.
Mahmutpaşa en şık takımı altında,
Esnaf hüviyeti iç cebinde gömleğinin,
Anonim türküler mırıldanıyor,
Yorgancısı iğne iplik,
Gökkuşağını dikiyor.
Bir duvar ustası kendini harç yapıp,
Hissederken Berlin Duvarı'nın yıkılışını,
Sicim sicim gülümsüyor farkında değil.
Sahaflarda hayalet kitaplar,
Yaşanmışlıklar etrafında oturuyor,
Yeni anlatılar,
Yeni hikayeler bekleyerek.
(Ki biliyorlar,
Kitapların değil,
Okuyucuların anlattığını)
Galata'da yarınlar kanıyor,
Yitikler mevcut,
Polis telsizinden gelen seslere karışıyor,
Uçurtma kuyruğuna vuran rüzgarın sesi.
Nasırlı avuçlarından balıkçıların meşgul temasları,
Samatya'nın suyuna değiyor,
Kimisi balık olmuş,
Kimisi kendini avlıyor.
Bir demirci kor ateşte ruh veriyor,
Geleceğine,
Döğüyor örs üzerinde küllerini,
Hepsi;
Sabah akşam makinelerle becelleşen karısı,
Bir de;
Geçenlerde tuana avlarken dizini kanatan,
Oğlu için.
(Bu sabah yine bu kentte,
Çoğunun yaptığı başkası için zaten)
Bir kent güne uyanıyor...
Günaydın İstanbul....
Kim bilir bugün yine kaç kişi boğulacak damarlarında,
Kaç kişi daha koşuşturmalar arasında silinecek,
Söyle;
Kaç kişi daha sana taparken çarpıldığı güzelliğinden,
Umudunu kesip başında intihar dumanlarıyla gezecek.
Günaydın İstanbul...
İlhan Berk'in İstanbul şiirine saygılarımla...
öyle güzel resmetmişsin ki istanbulu tuvalinden şiiir damlamış şair...
tebriklerimle👍👍👍👍👍
İstanbul için aranacak sayılı şiirler arasına girebileceği kanısıyla içtenlikle kutluyorum.
Yirmi beş seneyi yeniden yaşattın Çalışkan Her mahallesinde bir acı bıraktığım O şehrin Resmi Geçidi gibiydi sözlerin Her biri bir film karesinde............. Eyvallah