Kelebek Manevrası
teni değişir dudaklarının sıcak, iman dolu
bir kertenkele kuyruğunda renklenen
yeniden yeniden kısalan, kısaldıkça
yalnızlanan
yalınlanan
çalkalanan vakit
gökyüzüne ulaşan
gülümsemen genişliğinde sanki
bereket yağmurları açar avuçlarında
ve gözlerinin bebeklerine denk düşer
iki metalik mısra
sen kent kozasında yüreklenmeye
eklemlerini sınırsızlamaya çalıştıkça
-bilinç
o yanık kanatlı baykuşun bakışları ile
büyük sığınaklı muamma-
bir ejderhanın kızıl yaradılışından
koparır ellerin imge dövmeli rüzgarları
kanatların
ortasında yorgun intihar süsleri
kenarlarında
annemin kekik kokulu oyaları
ki bu aşkın ölümüne yüzülen sarsıntılarında
dalgaları aşmak fiiline kendini çekimleyen
bir delişmen kelebek manevrası
VE
Size söz ediyorum,
Yirmi yaşın altındakilerin bilemeyeceği zamanlardan.
O vakitler Montmartre; leylaklarını,
pencerelerimizin altına kadar asardı.
Bize yuva olan fakirhanemiz
para etmese bile
.......la boheme
Şimdi bu şiiri okuyunca yukarıdaki dizeler geldi aklıma. Her halde yaşamda dağınıklığıyla duran onca düşüntü bohem sözlerini hepimize söyletiyor dedim kendimce. Bu şiiri okumadan hemen önce okumuştum. Derbeder hayatların ayna pozlarını onlardan habersiz yakalayan bir fotoğrafçı gibi yansıtan bu üst ve elit dil karanlık da olsa kurgusuna bizi davet ederken şu mısralar sanki dikkatimi elinden tuttu biran. -1-
beni düşüne sokacak kadar gizemli duyguya boğacak kadar içtendi kardeşim
yüreğine sağlık...