Küf
içimdeki küfün zehriyle öldürüyorum toprağı
kulaklarımda bir çığlık kopuyor
derin ve karanlık bir kuyunun çığlığı bu
çık diyor içinden
çık git
yeter artık taşımıyorum sendeki karanlığı
tekinsiz
kimsesiz sokakların huzurunu kaçırıyorum
acımasız bir katil gibi deşiyorum karanlığın bağrını
vur emrimi yazıp peşime düşünce gece
duramıyorum
ihbarım oluyor saklanmaya çalıştığım köşe başları
zamanın
toprağın
yaşamın artığı gibi kalıyorum
takvimlerin yasakladığı gün
akrebin soktuğu saat başı
durgun bir yağmuru sele döndüren
-o- damla gibi
silip götürüyorum önüme kattığım taşı toprağı
sığamıyorum
sığamıyor karanlığım artık ne yere ne göğe
şimdi öleceğim ölmesine de
içimdeki bunca kederle
hangi cehennem alır ki beni içine
( sahibine)
Dokunaklı ve ilmek ilmek dokunmuş bir şiir. İnsana kederli bir pencere açıyor.