Kuşlar Ve Yağmur
Karanlık bir kurşunla vurulduk......
Biz zaten vurulmuşuz memleketimize,
Biz mor dağ gülüyüz,
Kuşlarız,
Güvercin,
Kartal;
Sevgiliye gül,
Türkülerde kederli sümbül,
Hangisini vuracaksınız?
Yağmursak sabah türküsüyüzdür
kuşların ve güllerin;
Ya kuşların kanatlarına
takılırız,
Yahut yapraklarına güllerin.
Yağmur yüreğimizdir:
Kuşlarla yücelerde kar ,
Dağda nergislere yar,
Eş oluruz sümbüllere.
Mavi saklı bulutların,
Avuçlarında ateş tutan çocukların
Canına dost oluruz...
Biz değişiriz sizin için:
Bir su,
Bir kar,
Bir yağmuruz.
Kim demiş ki "biz mumuz" ?
Eriyip tükenmek de ne ?
Biz s u y u z.
Bir yerlerde çoğalıp birikiriz
Akarız nehirler gibi
Tüm memleketin
Soğuk pınarları biziz,
Bizi tüketebilir misiniz?
Acılı analar mı var,
Kimsesiz yavrular mı;
Türkü söylemek için,
Güzel günler için
"Biz geldik." deriz, bir yağmurda
Yağmuru dindirebilir misiniz ?
Biz değişiriz,
Biz değişimiz,
Bir kar, bir yağmur, bir gül...
Kar erir, güller atılır,
Geride
Hep yeni bir suyun türküsü olacaktır,
Türküyü susturabilir misiniz?
1998
________________________________________
Diyarbakır'da çalıştıkları okul basılarak öldürülülen 7 öğretmenden biri benim Yunus Emre Öğretmen Lisesinden 3 yıl okuttuğum öğrencim Mehmet Fidan'dı . Mehmet Fidan yoksul bir ailenin yürek zenginiydi. Çok zor koşullarda okumuştu... Öğretmenlerin öldürülmesi ne ilk ne de bu yanlış politikalarla son olacak. Adı ne olursa olsun, ne adına olursa olsun toplumuna kendilerini adamış,daha çok yakın bir zamanda Kars'ta öğrencilerini kurtarmak için kendilerini ateşe atacak ve yanarak can verecek kadar çocuğu seven , her türlü yokluk ve yoksulluğa aldırmadan ondaki en küçük olumlu gelişmeyi dünyada en büyük mutluluk bilen, bunu gördükçe tüm tasalarını bir kenara iten bu aklın ışığı kişilerin öldürülmesi ... İşte bu şiirin yazılış öyküsüdür. Geçmişte ve gelecekte halkı eşek yaparak "Bineceği eşeğin eğitilmesiyle bir daha binemeyeceğini" söyleyenlerin korkuları sürdükçe daha çoğunun da öleceği apaçık. Ama ey, bu soğuk pınarların kurutulacağını sananlar! Pınarlar dolu bir ülkede yaşadığımızı unutuyor musunuz?
Sevgili dost, Konu olarak aydınlanmanın ışıklarını aldınız.Konunun içinden gelen biri olarak konuyu da çok iyi biliyorsunuz.Ne Mehmet Fidan öğretmenlerimiz göçürp gitti.(ayrıntılı bilgi için şehit öğretmenler MEB).Sırf yurdun aydınlanması için.Körolası eller onları yok etti.Onların adları unutulmuş nesilleri kesilmiştir.Bir öğretmenin çocuğuna bir harf öğrettiğinde yaşadığı sevinci siz de bilirsiniz.Bu hissi ancak yaşayan bilir.Bu işler sırf aydınlanma adına yapılır.Öğretmenin tebeşirden başka sermayesi yoktur.Çocuklarımıza miras olarak ancak kitaplarımızı bırakabiliyoruz.Sermayeyi yurdumuzun dağlarında nereden bulacaktık.Cumhuriyet öğretmeninin vatan sevgisiyle dolu olan gönül ışığını kimse söndüremeyecektir.O pınarlar Anadolu pınarlarıdır.Gerek çağlayarak, gerek bulut olarak her zaman varlar.Onlar ki yurdun adsız kahramanlarıdırlar.Hepsini sevgi ile selamlıyorum.Sevgili dosta da gönül dolusu sevgiler.😙😙😙😙😙😙😙😙👍
şiiri okurken coştu içim..meğer hissedermiş insan satırlara dökülen yüreği..notunuzu gözlerim nemli nemli okudum sonra..
biz suyuz
biz suyuz
biz suyuz
birgün elbet bir yerlerde buluşur
okyanus oluruz..
"biz s u y u z"
..
duyarlı yüreğinizi vede kaleminizi
saygıyla kutlarım Sait bey,
Akın var güneşe akın Güneşin zaptı yakın....
Demem o ki Şair; Şiirin boy aynamdaki görüntüsünü aktaracak olursam;
''Yaşamak,Bir ağaç gibi tek ve hür,ve bir orman gibi kardeşçesine''
Bunu hala haykırıyorsa ülkemin şairi;
Edebiyat secdesinden;
Benim alnım hiç kalkmayacak demektir.
Ellerinizden öpsün tüm şiirler abi..
Kutlarım...
VASİYET
Yoldaşlar,nasip olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtuluştan önce yani, alıp götürün Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu ırgat Osman yatsın bir yanımda ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın, seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu, tarlalar orta malı,kanallarda su, ne kuraklık,ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz, toprağın altında yatar upuzun, çürür kara dallar gibi ölüler, toprağın altında sağır,kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben daha onlar düzülmeden, duymuşum yanık benzin kokusunu traktörlerin resmi bile çizilmeden.
Benim sessiz komşulara gelince, şehit Ayşe'yle ırgat Osman çektiler büyük hasreti sağlıklarında belki de farkında bile olmadan.
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
Nazım Hikmet
1953, 27 Nisan Barviha Sanatoryumu
....