Pişerim Belki
Sevdam bir ulu çınardı
Ben ölsemde yaşar derdim
Hazan yelleri sınardı
Kımıldatmaz aşar derdim
Büyük lafla boy aşmazdım
Hep dinlerdim dert deşmezdim
Gönüle yenik düşmezdim
Acılarla pişer derdim
Erdem dir peçem açmadım
Sorunlardan hiç kaçmadım
Az kazanıp çok saçmadım
Dökülmezse taşar derdim
Bencilliği hiç sevmedim
Zalimi asla övmedim
Elim harama değmedim
Yoksulada düşer derdim
Taş düştüğü yerde ağır
Bazen duydum bazen sağır
Bir gariban yetim doyur
Bu can seni boşar derdim
Susar birgün dudu diller
Hazin eser acı yeller
Halimden anlamaz eller
Dertlerimi deşer derdim
Mevladan güzel dilerim
Akan gözde yaş silerim
Dil yarası zor bilirim
Yürekleri eşer derdim
Aliye uyanık /Gebze
Sözcükler, gündelik dil, bir topraktır. İnsan soyu, nasıl ki, pişirerek, çanak çömlek yaptıysa topraktan, nasıl ki kiremit, tuğla yaptıysa; sözcüklerden ve gündelik dil'den de şiir yaparak pişirerek, fırınlayarak var oluşunu gerçekleştirmiştir. Şiirin ilk söylenmesi varoluşun çığlığı olsa gerektir. Var olan düz iletişim dilinin ötesinde kutlarım seni sen hamlıktan çıkmış gerçekten pişmişsin