Saat On İki Kırk İki

Afiyet olsun, iki gözüm.
"Ben sana mecburum."
Kan çekmesi ,
Can çekmesi
Aş ermesi gibi
Sana çekiliyorum.

Terin kokum olmalı
Ağzımdaki tadın
Öptüğümde alnından
Su gibi yalın.


Ekmeği ısıttım.
Demir,sapı kopuk
Antika ,elektriksiz
Bir tost makinasında
Makine değil
Basit,bir döküm
Altında
Tek göz
Elektrikli ısıtıcı
Tek küçük tüp
Bile değil.

Arasına gelincik otu,
Sepele tuzu
İki,üç.dört dal
Taze soğan
Bu gün ki
Öğlen yemeğim.
Ekmeğim aşım yavan
Sevdam yaman benim.


Çayır görmüş
Kuzulu bir koyun gibi
Doyamıyorum.
Yeşile ve göğe.
Ağzımın tadı yerine geldi.
İştahım kabardı
Gözlerim bir çift
Sevinç pırıltısı
Karalığına bakma var.
Gönlüm bir çift
Allı,morlu,göklü
Kelebek kanadı.


Hoş geldin
Gönül bağım
Bağda çilkim çilkim
Daha yeni alaca düşmüş
Kara üzüm
Halbuki daha
İlk bahar gibi sevdaya dair
Mevsimlerden
İlkbahar.



Yaza daha epey var
Vuslata sabır yok.
Gel yazım ol
Gel sazım ol
Sazımdaki ezgi
Telim,tellim
Gelin tacı motifti
Yastıklara koy başın
Var çalayım
Notasız ,solfejsiz.


Bir ezgi olabilir miyiz
Biz yalnızca ikimiz
Bir masalsı evrene
Bir evmenis.
Açılır gibi
Gönül gözüm
Arzunun ve şehvetin
Kabardığı bir med
Bir cezir,bir deniz
Sanki Denizlili bir kadın...

Bazen savaşkan
Bir amazon kadın ruhu
Kızan,hiddetlenen
Bir çırpıda can alan
Can yakan
Bazen bir rahibe soyunmuşluğu
Kendi içsel manastırına çekilen
Manastırın ortasında bir havuz
Melek balıklarıyla yüzüyor- us
Safi sufi zikreden
Zikrettikçe senlenen
Şenlenen bir gül.
Bazen bir melek
Yemeyen,içmeyen,uyumayan
Ve hiç sevişmeyen
Yüz yıl,bin yıl kadar uzun.
Kanatlarıyla
Göğü yerden kaldıran
Hiçliğin içinde
Bir Cebrail gibi gizil gücü
Ya da küçücük
Bir bataklık
Ne varsa içine çeken.
Bir halka misali
Kork benden.

Çünkü ne zaman
Bir sevdaya düşsem
İlla bir terslik
Hep tekil bir adıl gibi
Bir ben
Tek tabanca
Sözlerimiz kurşun gibi ağır
Hava gibi saydam.
Söz adamı öldürür
Kılıçtan keskinse
Doğruluk babında
ihtinasıratel müstakim
veladdalin amin.