Şah Ölür İt Kalır
/Meydan  olduğun  yerdir
Yiğit  kimse  çağır,  
Hakka  haksızlığı  seyrediş 
İnsan  olana  ağır./
Şimdi  sen
Aşka mı  aşksızlığa mı  düştü  gözyaşların?
Bilemeden ,
Yüreğini  asıp  eylülün  soluğuna  
Savrulup  giderken, 
Solgun bir yakamoz  gözlerinde,
Gazel gazel  
Yitik  bir   vurgunun  acısı  şahlanır,
Satır satır  ağlarsın
Okudukça  aşk  seni.
Bense hasatsız  Ekimlere,
Katarsız  göçlere  düştüm,
Teke tek yengilerden  geçtim,
Haykırışları   susa  biçen,
Ömrü yudum  yudum  içen,
Suratına  tükürsem de gülüp  geçen 
Zamana  inat
Sıyrılıp   geldim  çığlık çığlık!..
Yemin  olsun aşkı hiç incitmeden,
Sevdalımı    hiç  güldürmeden.
Karakış/tan mıdır  bilmem  
Doğduğum   günden  beri
Haykıra  haykıra  ille onur,
İlle kavga  derken
Uslanmaz  bir  yalnızlık  devrilir  
Dünümden  yarınlarıma,
İlişir  haylaz  umutlar 
Ak saçıma  sakalıma.
Kendime  firar ettim  tüm  bensizliklerden.
Alışamadım, 
Bıktım   yüzsüz  taifelerin  
Yüz  görümlüğü  niyetine  
Ömrümü   haraç-mezat  satışlara  sürmesine;    
Bir  dal  cigara,
Bir de  sen  kal  kadın!  
Yeter artık bunca kahır!.. 
Yüreğimden   ve  ömründen  ödediğim  
Olmayan   borca eklediğim  son  satır
Sen olursan,  dayanamam!
Bak  şu  göğe; 
Çağları devirdi de güneş 
Bir beni gecelerden alıp koynunda saklayamadı.
Aldığım nefese haraç kesti tüm öykünme aşklar,
Saklı yalanını gerçek bilenler 
Şimdi ardımdan hasat bilerler, yağmura küfür,
İklimlerinde simsiyah gök kaçağı bir yalnızlığa...
Pür   telaş  hayatın  ortasına  sorgusuz  düşmüşüm,
Sevda   bellemişim  ilk  bellediğimde
Her   çocuk  kadar  aç, oyun, sevgi , ana  üşümüşüm.
Kurban   lafından  ilk  nefretimde
Kurbandı   karagözlü  kuzum.
Büyüktü   herkes,  gücüm  yetmedi,
Kurumadı   yaram,  
Eksilmedi   yaramda  tuzum.
Tenhalığını   anladım  hayatın
Ve  ilk  başımı  dikip  dik  dik baktığımda  
Hiç   suratını tanımadığım  adamların
Küfrünü   yedim  çocukluğuma
Kimdensin? Sorusuna karşılık verdiğim
Kızıl  isyan   cevapla;
Küfretmeyi de  bilirim bu  yüzden... 
 
Hani  yiğitlik  serde  gerek,
Kaçmam  bilirsin,
Hani  merttir  bu  yürek
İtleşmez,  leş  yemez.
Gel  gör ki 
Beni  hep  sırtımdan   vurdular,  
Hiç   bilemedim  yüzlerini.
Hani  dayanamam bilirsin,
Bir  sızıya   sızlar   giderim
Gelmişine  geçmişine  sızlatanın.
Yıkılmam  ya  yalnızlıktan,  
Can   derim,   gülerim,
Gülmezler  suratıma.
Borcum  yok  bu  hayata,
Alacaklıyım;
Kimseden  değil  kadın,
Alacaklarım  hep  kendimden,
Aha da  şu  ömür  dediğim  illetten.
Uy  deme  bana!
Uymuyor  üzerime  biçilen  kalıplar
Ve  uyutmuyor  insanca  yaşamaya  çalışanların
Üzerinden   kan   içilen  pazarlıklar.
Piç  bük/ey  bir  anlam  yüklü  kimi   görsem,
İçlerinde   koca   bir kimsesizlik
Var olma  telaşında  yitiriyorlar.
Yitiyorlar  ne  kelime  
Yüreğime   kör  kurşun  batıyorlar. 
Dillerindeki   sevdanın  anlamını  
Yürekte   süzmemiş,  
Dostluğun   değerini  beyinde  tartmamış  
Kuru   sıkı  atıyorlar.
Hani  kadın  sevdiğim  söz;
'İnsan  insanın  aynasıdır.' 
Şimdi  aynalar ışıksız,  yüzsüz;
Yansıyan  ben miyim?    
Yoksa   aynalar mı  kırık?
Ya da  en  iyi  ihtimal  
Söz   güzel   ama yalan şimdi...
Ya da yinemi  yanıldım, 
Sürerken  yüzüme  her  günün  şafağında  
Umudu  güneş  bilerek,
Her  doğanı    merhabalayıp  her  öleni  ağıtlayarak,
Hayatın  rengini gözlerimden
-Ne  renk  bilmeden-
Gökkuşağıdır ardı diyerek,  
Her   çağırdıkları  kuraklığa , 
Her   düştükleri çöle  yağarak;
Yine mi  yanıldım, yine mi?
Ben  fazla  çocuk  kaldım  kadın,
Fazla  yanık  sesim,
Haylaz  yönüm  çoktur  bilirsin.
Yinede  elimde  değil,   kızamadım,
Doya   doya  ağlayamadım,
Bir  kez  olsun  kendime
Yar/anamadım. 
Yokluğun muyum, yokluğum musun? anlatmıyor 
Son   sabahçı kahvesi, 
Bu  şehre küs.
Ben ve o sırtımızı hayata, 
Yüzümüzü  geceye  gömmüşüz.
Benden  keş olmaz bilirsin, iki tek; 
Oda  hep başkalarının acısı.
"Hep o başkalarının acısı, neden?" diye sorma; 
Yürek diye soluma çakılı bu kahpe, 
Beyin diye tasıma doldurulan bu puşt
Böyle buyurdu.
Gerisi et ve kan; 
Onlara muhbir, bilgi yetiştiren kapı köpeği...
Hangi yaprak vazgeçer  dalından,
Dal  yapraktan  geçmeyince?
Hangi  ölüm seve   sevedir?
Hangi   ayrılık aşkı  çoğaltır?
Hangi  emek  beş para etmez?
Hangi  gecedir  ki benden  gitmez?
Uzatmadan  
Bir   cigara  yak, 
Uzat 
Çekeyim  ömrü dudak  dudak .
 
Zaman   aya  kumpasta
Kendi  katlini  yakamozlar,
Ufuk  güneşi  omuzlarında  ateşe  verdi-verir,
Çıldırmanın   tan  ölümcül  vaktidir.
Aşıklar  can  telaşında,
Nefes  nefese
Candan  öte  y/akamazlar.
Ölüm  titrek,  korkak gezer  bu  şehri,
Kevgirlenir  bulutlar  kahırlanıp  dağlara
Şafak  süzerler  yüzümün  esmer  şakağına.
Sarı  bir   çağ  p/atlar  gözler/imden , 
c/isim c/isim   deşifreleşir tüm  acılar,
Hüznü     yüreğimde  kezzaplı
Vatansız   bir  kaçak sürülür sınır  boylarına.
Artık  hiç  bir  umuda  bel ,
Hiçbir   soysuza    el  bağlamam.
Siyahi  bir aşkın  son geçişidir  sokaklarımızdan,
Hayfa kadar kurban besler  koynunda 
Kapital bir berdel  ağası;
Çiğnenir   kaldırımlar,
Kaldırımlarda  adımlar ölür,  
Adımlarda   adamlar...
Kandır kalır, 
Alır  yerini  yaşamda yeni  dramlar,
Kaldırır kaldırımdan adam cesedini gölgeler;
Şehir utanır!..
Tanıktır, tanır  gece   karası
İki   yürek  arası   
Vurulur , 
Hüzün   bitmez  çıkmazında
Mattadır  piyon  şaha;
Şah  ölür  it   kalır...  
Böyledir  bu  düzen diyerek  
Al/kışa   keserler eğilmez  başımı,
Tüm isyanların ele başlarına  yataklıktadır umut;
Bir   dal cigara  dudağımda
Al  kadın,
Çek derin derin ciğerine ciğerimi...
İşte  bu  yüzden
Kendime  firar  ettim,  
Beceremezsem  beklersin  bilirim.
Bir  dal cigara,  
Birde   sen  kaldın kadın
Benden   bana   geriye.
Şikayet  sanma,  
Hiç   hesapta  yokken  
Kahırlanıp   yanma.
Öyle   kendi kendime  çatışma,
Biraz  atışma,
Az da  alışma.
-acı  ama-  
Sür  sevdamı  bağrına  
Ağlama!..
Bu  hayattan geriye   
Sevginin  harcına  hile katmayan
Bir  sen  kaldın kadın,
Bir de  zehri  ciğerime bul/aşık  cıgara.
Ya  sevdanı  sevdama  kat,
Ya da  bu  beş  para  etmez  ciğeri    
Pare   pare  yare   eyle,  kaldır at.
Şimdi 
Devre mülk bir tetikçinin ağlayışıdır yüzüme gülüşler,
Hangi kent, hangi teke teklik olursa olsun,
Yol  gözler, en çok sen kadar hasrettir bana ölüm!..
"Hangimizi çok sevdin?" diye sorma
Ölümü nefretimden çok, seni ölüme yakıştıramadım,
Hayat  sevdim.
Haydi yüreğim ve beynim musallaya tanıklık etmeden
Bırak ellerimi, 
Bilmediğin  kadar sen yaşar, sen ölürüm!..
/İş tekil  gelmek değil  dünyaya
İş ki  çoğul gitmek.../







İnanılmaz güzellikte bir şiir. Büyüleyici çok beğendim yüreğinize sağlık 👑👑👍👍
Şimdi Devre mülk bir tetikçinin ağlayışıdır yüzüme gülüşler, Hangi kent, hangi teke teklik olursa olsun, Yol gözler, en çok sen kadar hasrettir bana ölüm!.. "Hangimizi çok sevdin?" diye sorma Ölümü nefretimden çok, seni ölüme yakıştıramadım, Hayat sevdim....
harika ve anlam yüklü dizeler...
bütünüyle etkileyici...
tebrikler
sevgiler
çok etkilendim böylesi uzun bir çalışmada şiirin bütünlüğü bozulmadan ustaca yazılmış duygusu teması örgüsü ve imgeleriyle tekrar tekrar okunası yaşanmılıkların anlatılabilir kesitleri adına
kutluyorum 👍 sevgi selamlar👧
👍👍👍👍 ne denir ki bu müthiş finale.... kutlarım.