Segâh-nihavend-nevâ
isimsiz bir coğrafyanın 
terkedilmiş ülkesinde 
neva makamında çalarken sazlar 
kaldırımlar yankılanıyordu 
ayak izlerimde... 
yazık! 
eskilerden kalma 
bir ağustostur gelen... 
eşi benzeri olmayan bir bestede 
segâhın nihavende döndüğü yerde 
sular kararıyor, 
mahşeri bir ayaz 
düşüyordu içime... 
kızılı tükenmiş bir akşamın 
teğet geçtiği 
viran şehrimin sokaklarında 
iç çekişler yankılanıyordu 
her dem taze 
kanadıkça gözlerim 
gün kararır ansızın. 
bir el uzanır da geceme 
ayazı çözülmüş 
kirpiklerimin dönemeçlerinden 
gözpınarlarıma iner 
perde perde... 
gövdesi kararmış ak yüreğime 
hüznün gölgesi düşmüş desem de 
inanma! 
kahrın bebesini belerim 
mor salkımlı bir evin 
dalları kurumuş bahçesinde... 
dağınık hecelerinin 
süfli kelimelerinden 
suntursuz cümleleri toplarken esefle 
öfkeyle kırılsa da kalemler 
bu son sitemdi 
bitişine! 
bil ki 
ne iftira 
ne de küfür 
yakışmazdı dilime 
sana hoş geldiğince! 
22.07.2009

Merhaba Sevgili Eylül,
Şiirkoliğe hoş geldiniz👍
Makamlar şiire konu olunca ve hele hele içinde bir yerlere eylül sızınca😡 inanılmaz keyif veriyor.
Güzel şiirlerinizi Şiirkolik dostlarıyla paylaşmak üzere, sevgiler...👑