Sırça Köşk
Bana kelimelerin resmini çiz deselerdi
Mutlu renk damlaları düşürürdüm fırçamdan
Hüznün koridorlarına
Tasvirinde düşlenen sırça köşkün odalarını
Boylu boyunca kuşatırdım
Pusulam mutlak ışığa doğru
/Yazgı bağı kopmadan olsaydı eğer/
Fırçamda biriken boyaların
Hiç bir damlası uçmazdı göğe o zaman
Asılı kalmazdı havada böyle
Kelimeler toz duman
/Oysa gökkuşağının tüm renkleri vardı paletimde.../
Bir labirentin içinde kayboldu kılavuz
Buzdan sarkıtlar düştü bahar dallarına
Sırça köşk toz duman
Bir kez daha
Bir kez daha..
Semboller çizilmiş hakikat duvarına üç boyutlu
-Oku
dedi bir ses
Sırrında tabir'e muhtaç bir mana heykeli gibi
Okudum...
Bahtın yelinde uçuşan martıların bahar kıpırtıları uzaklaştıkça
Parmaklar kırıktı zaten büyük fotoğrafta
Çığlık sessiz
Kalem titrek
-Çanak çömlek patladı,
damlayamadı resme gökkuşağı-
/Zaman; hakikât sürgünü artık/
Ünlemlerle dolu içsel bir örüntüyü oluşturmaya çalışan
Düşünsel bir aforizma saplandı usuma sonrasında
'Kahramanlar sadece çizgi filmlerde yaşarmış'
dedirten
/İşte bu yüzden
dolu yağarken yalınayak
ve şemsiyesiz yürümenin sancısını
anlayamaz onlar/
Anlayamazlar
Hüzün çığlıklarından bahara dökülen ateş suyunun
Nasıl yaktığını
Sine alaz
Her bir damlası ciğerine ciğerine
Dumanı üstünde halâ
Sırça köşk savunmasız çıplak
Gül tutan eller çatlak
-Dönmesin bu hüzün çemberi artık-
Buz kesmiş baharın yüreği çatladı soğuktan
Ruhun nefaset merdivenleri devingen
Yorgun bir sonbahar dalından
Bir tarak tutmaya çalışan yüreğin elleri bu yüzden ayaz
Hüznün saçları tarandı tekrar tekrar
Telleri büsbütün beyaz
-Sahi açılır mı gecelerin bitmek bilmeyen uzun siyah saçları?-
Tara tara
Tarak kırıldı
Saçlar dağıldı
Elde kaldı yine koskoca bir yalnızlık
-Zaman eritilir mi zaman içinde?-
Uzandı göğe deniz kuşu tek yürek
Göğsünde gem vurulmuş bahar dalı kuru
Çırptı kanatlarını
Gözlerinde halâ duran Güneyli bir bakış kıpırtısıyla...
24 Mart 2010 İzmir
Şiirin bir uzun eğitim olduğunu kendimin de bu yolda çabalayan bir öğrenci olduğunu belirteyim. Buradan haraketle kimi usta şairlerin de altını çizdiği gibi şiir okulunda sınıfının iyi şair olma yolunda hızla ilerleyen bir üyesi de Sevilnur Hanım. Nazım Hikmet, Mutluluk tablosundan esinlenip Abidin Dino'dan Mutluluğun resmini yapmasını ister. Bunu 'Bana kelimelerin resmini çiz deselerdi Mutlu renk damlaları düşürürdüm fırçamdan Hüznün koridorlarına' diyerek şiirine çalışmaya başlar. Sırça Köşk adını verdiği ki biz onu kalb olarak düşünürüz, o yaşamını boyamaya kalkışır. Gerçi eyleme geçmemiştir, sadece yapmak istediklerini tasarlamaktadır. Yaşamdan beklentiler biçimindedir şiiri. Boyamaya başlayacağı yaşamı beağlar kopmasaydı diyerek kesintiye uğramış bir mutluluktan (evlilik olabilir bu) söz eder. Yaratmanın yalnızlığıdır bu. Derler ya derviin fikri neyse zikri de odur. Yaşantısı hüzünle çevrili olanın, mutluluğu boyamaya kalkması yeniden hüzne boyun eğip bundan vazgeçmesi yeniden hüzne dönmesiyle sonuçlanıyor. Hala eylemsiz kalıp bir umut olarak erteliyor yaşamını ya da Sırça Köşkü' mutlulukla boyamayı. Umut olarak kalıyor o güzel eylem. Tebrikler Sevilnur Hanım.
İşte bu yüzden dolu yağarken yalınayak ve şemsiyesiz yürümenin sancısını anlayamaz onlar/ 👑👑👑👑👑👑👑
canım arkadaşım nasıl güzel bir şiirdi ....
öyle coşkulu öyle mükemmeldi ki...
zevkle okudum....
tebrik ederim Sevilnurum...
sevgilerrrrr
başta şiirkoliğe bu şiiri inciler köşesine layık bulduğu için sonra siz sevgili arkadaşlarıma içten teşekkürler
sizi seviyorum..
yüreğine sağlık, çok güzel harika,tebrik ederim 👍👍👍👍👍
şiir adına emeğinizi kutlarım
dostlukla