Yaşanmamış Anılar (1)
//
Bir cam içerisinde sallanır durur,
Kafası her daim yıldızlı,
Anltırdı hep yaşamadıklarını,
Öyle anlatırdı işte Aisophes gibi,
Dinlerken;
Sen gözlerini çiviler bulutlara,
'Vay be' diye geçirirdin içinden,
'Vay be hala yağmurun,
Meleklerin ağlamasından ileri geldiğini,
Sananlar var bu diyarda'
//
--
Bir şafak vakti eğerken gövdesini,
Güneş henüz vurmuyordu imbat esintisine,
Ve sustu martılar,
Sustu söğüt dalları,
Anlatmaya başladı bizimki.
'Hiç unutmam!!!
Bir güz sonatı sabahıydı,daha ilk bölümleri hemde,
Ben tabi bir evvel gece Anka'nın koynunda uyumuşum,
Kor kor her yanım ya neyse...
Eve artık kadranlar kavga ederken dönüyorum,
Girdim bizim sokağa,yerde boylu boyuncu,
Bir düş yatıyor soğuk kaldırımın üstünde,
Hep orada uyurdu zatıali;
Yürümeye devam ettim,
Sonra böyle us'umu çalıp duran topuk sesleri,
Kaldırdım kafamı güneş üzerime geliyor,
'Eğer...' dedim içimden,
'Eğer aşk denen bir illet varsa bu hayatta,
Bu olsa gerek.'
Ardından baktım güneş sola saptı,
Orada bir 'Gökkuşağı Yokuşu' vardı,
Başladı yukarıya doğru yolu arşınlamaya.
Sonra hissettim bu iş böyle olmayacak,
Bir göstermeli kendini,ince tümcelerini,
Eh içimde de bir umutsuzluk peyda olmuş,
Ulan koskoca güneş be güneş,
Hattı zatında ne renkler,
Ne melodiler gönlünü çalamamış.
Neyse tam konuşacağım,
Elime almışım en fiyakalı tuanayı,
Cebimde de bir mürekkep balığı ki sorma gitsin,
O denli mavi hani,
Bir baktım,
(fark etmiş olmalı beni)acele acele göğe yükseldi.
Bende kadere söve söve,bir yıldız kırarak yokuştan,
Döndüm gerisin geriye.'
Tabi tam yazamadım onun anlattığı gibi,
Ha unutmadan,tam kalktık gidiyoruz,
Tuttu beni;
'Evlat sen sen ol,güneşe aşık ol ama,
Mehtabı sev...' dedi.
Bu gece şiir ülkesinde festival var sanki Çalışkan da tacı ve asasıyla Ve ol şiirin Prensi edasıyla Girdi yıldızların merdiveninden inerek Kabul salonuna yüreğimin...........👑👑👑