Zencefil Aksanlı Dünyayı Kurtarma Seansları / 2
hazırlan bugün bana
kılçıksız ustura dizelerle öpeceğim yine dudaklarını
beşi beş geçen şiirler gibi yoksun ,uzak
ama olsun
terapi kaçkını ya zaten yazdıklarım
silsilesini kaybetti mi işte kelamlar
kendiliğinden tokata uzanırlar
sen sünger gibi yutarken karanlığı
yakın akrabandır iyi tanırsın
gecelerin altına aldığı piç sabahları
istakoz gibi öpüşen gençler geçerler önünden
keyiften de içilirmiş işte dedirterek gece yarıları
parmağını kapıya kıstırmış gibidir o vakit hayıfların
konuşsana
şimdiki aklım!
neden o zaman hiç ses çıkarmadın...!
mavi farların şehri en yakından sağdığında
maviyi kırmızıya boz beyazı şaraba vurursun
sanarsın ki iyi gelir kafanın karışıklığına
ve
en kötüsü şifa hiç yoktur meydanda
demir levhalara söversin
hiç kıpırdamadan durmaları bir yana
saklarlar
söylemezler
bir kişi eksildi şehrinden oysa
hele damarına basan reklam panoları
''gidebildiğin tüm yerler senindir''
ya gidenler ?
yatak öncesi
sara taklitli uykular
bilirsin
değen olmayacak yine vücuduna
bacağına dolanan çarşafı etten kemikten saymazsan
musluğu açık düşler yine silkeleyecek boşlarını gecenin bir yanına
muhtemel yine annen yetişecek burnundaki canına;
uyudun mu oğlum?
--evet anne uyudum
evet
evet
...
reklam gibi hırsında emanetçisi _iyisi kötüsü olmaz
ölü soykası gibi kim alırsa makbuldür
hele
bunca yıl diye başlayan lanet şarkılardan beslenmeli
şiirlere çaktığında solundan
işte hepsi o kadar...
sonra
karışır özneler yine bir birine
konar yine umut iki ihtimalli intihallere
beyaz kumrular gibi güneşlik olur pencerene
en az iki şekerli gizemli imgelere
mesela;
sen hala sevdiğini sanıyorsun!
sen o musun kendin mi
biliyorsun aslında bal gibi
bön bön bakıyor istavrit gözlerin
ikinci kere okuyamıyorsun bile
defediyor maviye konmuş atmaca gülleleri
git işine de yalakalanma hadi
çoktan gitti...!
alışıktır zaten
ana avrat sollarken bir önceki satırı
hiç yormadan kendinden girerler
uzun cümlelere kısa pantolonla dalan fırlama imgeler
işte iki üç aristokrat klavye piçi daha ekledin mi
oldu sana şiir
üstüne yandan çarklı _kulplu iki bira
ya da
mümkün olduğunca harama helal katmadan
işte az süt çok aslan
vur işte şimdi dibine serbest artık şiir meleklerin
__o da inadım kadar bana benziyor
__kesin telefon şakağında papatya falındadır şimdi
__ ara hadi ara!
kar yağarken üzerine aşerer gibi güdüm firketeli mahya
ki gamzelerinden vurulmuşsun mahkumsun iki göz odada
üşürsün işte dile kesmiş iki gidemeyen ayakla
bu kadar naat bir taşa yazılsa
yürürdü dilleriyle suskun şarkılar
sekecek elbet bir zamandan sonra
sevmeden emekli çocuksu şevk ve ona tabii aşk
her sevda astarından biraz ıslak işte biraz çıplak...!
kelimeler yoksul düzeninde bir ayaklanmaya ön ayak
kandırdığı tüm dudaklar aşkın bir yanından bertaraf
bir sürçilisan bir sevdanın neresine denk düşer aşkım
ayaklar altında sürünürken gardı tepetaklak
unutmak ihtimalim tanıdığımdan belli sürgünde
eşini kaybetmiş güvercin şaşkınlığından ölürmüş ya
ya öldür beni daha da susarak
ya da hep beşi beş geçer gibi bak...!
Toprağınsesi
ya öldür beni daha da susarak ya da hep beşi beş geçer gibi bak...!
usta bir kurgu ve olgun bir şiir. şairini kutlarım...
İlkinin tadını aratmayacak kadar lezzetli satırların mahali olmuş şiir. Gün doğumuna kararlılığını tanık ettirerek başlıyor aşk yolculuğuna.Maddi silahlara ne hacet manende edilebilir aşka zafiyet.Bunun bilinciyle dizilmiş satırlar.Dilde yükte hafif pahada ağır süngüsü düşmüş cümleler,dört nala aşkı işgali zikreder.Yine bir sorgulayış,yine bir haybeden yerlebir ediş cereyanı. Sonra ses tonu düşürülüyor,yüksek perdeden çalınan ayrılığa şerhini düşüp yeniden dirilmeye çeviriyor gözlerini şair.Bir düşün payı olsun ayır diyor aşka,son bir defa bak itikatla. işte hepsi o kadar...' İlkini okumayı bitirdiğimde ikincisini düşler olmuştum,bu hazza vardıracak bir şiir daha doğar mı diye,bu hissi bertaraf eden şiir sahibine teşekkürler. Beşi beş geçe ibaresi şiirin başını göğe erdirmiş,çok sevdim.
Daha yazılacak çok şey var hissi uyandırdı şiir ben de..
İnsan çoğu zaman ahh" şimdi ki aklım olsa" diyor ya biraz geç mi anlıyoruz bazı şeylerin kıymetini..
Çok hüzündü Serhat Bey..
"ya öldür beni daha da susarak ya da hep beşi beş geçer gibi bak...!"
Bu bakışı merak ettim🙂
Şuh bir bakış olabilir mi?
Ama değil sanki,
"beşi beş geçen şiirler gibi yoksun ,uzak"
Çözemedim,bir kaç kez daha okuyayım..
Kutlarım..
Bu neydi okuduğum? Mükemmel bir Serhat Akdeniz şiiri,hem de öyle böyle değil.. Öyle aşkla,duygu dolu bir dille yazılmış ki,oku oku doyamazsın arkadaş;giriş başlı başına,silleli,derun,müptela..hani bazı şiirler uzaktan seslenirler ya,önce durursun,sonra bakarsın,bakarsın karşılık verirsin,vermen gerek veyahut. 300 Spartalıların vuruşu gibi ve ne tuhaf 300. şiir kelamından dökülen şairin,Tanrı, yaz demişse, şair yazar;çünkü şairi tanrı yarattı,şiiri şair..
'istakoz gibi öpüşen gençler geçerler önünden'
Kilasik gibi rafa konmalı bu şiir...
Tebriklerim çok, çokça Şair..
Şiiri bölümlere ayrırmak istemiyorum ama ilk bölüm zamk gibi yapıştırıyor okuyunca... Çok yüksek bir girişti, etkili ve görkemli. Sonrası mı? Sonrası hüzün... İçinde kendine acımaklar taşıyan az biraz hüzünler silsilesi. Samimi...
O "beşi beş geçer gibi bak" sözüne ne anlamlar yüklenecek okundukça...
Çok güzeldi. Kutluyorum...