Aiti Eştirme 25

25] Bu ayinler sırasında ittifakın farklı totem aidiyeti uyruğundan olan insanlar, günün farklı farklı saatini kullanarak, farklı seslerle ilahileri okunarak, ittifak birliğine göre her bir etnik (mezhepler) yapı kendi yardımcı totemlerine ibadete çağrılırdı. Aiti etnik, kendi toteminin aiti rengine bürünerek, totemini simgeleyen tanınmayı da taşırlardı. Böylece ittifak etnik unsurları, kendi ayin ve törensel ibadetlerini ve böylesi hoşgörücü kaynaştırışın uygulamasını, yaparlardı.

Aidiyet eştirmenin bir çekim alanı olması ve bir kendi aitini tanıma ve aidiyeti bir tanınma devinmesini içerirdi. Aidiyet alanı içinde, kendisi gibi olanların bağ ilgisi sahibiyetlik oluşturması vardı. Aidiyetler alanının içlemine, bu tür sahibi etçi ittifaklarla, insanı devimsel olacaktan eğilim eştirecek niceliklerin biriktirilmesi vardı. Aidiyetçe alan içine, istenen tutumların eksen eştirilmesini koyabilmeniz olasıydı.

Aidiyetçe alanın için, araç kılınmıştı. İttifak halk aidiyetleri her biri birbirinin içinde çok farklı ve süreçle yürünen, apayrı aşamaların ürünüdürler. Ama ittifakların giderekten toplumsal aidiyeti ortaya çıkarır olmalarıyla da, etnik aidiyetler doğallıkla da, aşınacaktılar. Bunlar burada açıklanamayacak denli uzun ve tarihi süreçtirler. Bu süreçler, bir norm kurum aşma, bir kural aşma ve örgütleniş, boyutuna giden süreçler silsilesini oluşturmuştur. Her bir silsile, belli bir ait eştirme ilişki enformasyonunu taşırdır.

Aiti eştirme yapısallığının çok önemli ayaklarından birisisi de, totem yardımcı kurum oluşudur. Totem yardımcı kurumu, üyelerini; kendi aidiyet çekimliği içinde, o grup aidiyeti etrafında, kimlikçi durum ve davranışlar üretmeye, tutum aştırırdı. Totem aidiyet, başlarda bir klan dönüştürücüsü iken, sürece dek işlev eşmece dönüşümle ikincisi olaraktan da, totem aidiyet yardımcı kurumu, inananların ve inançların; sistematik biçimde, din eştirilmesi basamağını, oluşturmuş olmalarıdır.

Konunun kendi sınırlılığı içinde aidiyeti inanma gerçekleşmelerinin, giderekten nasıl din olma olgusuna dönüştüğüne fazla değinmeyeceğim. Sadece inançların da ittifaklar içinde insanları bir ait eştirme, bir uygarlaştırma, enformasyonu olacaktan, nasıl ortaya çıkmış olduğunun bilinip; görülmüş olması, yeterlidir.

Tabii ki ilerleyen süreçlerde, inançların daha bir sistematik hali olan dinlerin de; toplumun sınıfsal yapısını işlemekten ve toplumun sınıflarını, konjonktür ortalama anlayışına göre; zamanının aşamaca süreçlerini temsil etmekten; kurtulamayacaktı. Hatta çağlar boyunca insanların, en büyük tükenmez bir sömürülme ve sömürme aracı olmaktan, insanları Allah ile istiskal etmekten de kurtulamayacaktır. Her oluş gibi, dinler de, kendi olumlu ve olumsuz belirimlerini taşıyacaktır.

Aiti eştirme formlarından biri de, üyelerinden birinin, ortak toteme kurban edilmesidir. Ve kurbanı o sosyal birliğin totemine sunar olmasıdır. Can kan yolu ile ait eşilme, bir atalar ruhu olan totem üzerinde dönüşecekten, ittifak ve sosyal birlik üzerine yansıyordu.

Bu dönemlere dek fiiller kişisel değildir. İbadet şartları olan kurban, grubun bir arada bulunduğu törenle bir defada o fiilin gerçek eşlenmesi, grubun her bir üyesinin kurban edilmişçesine görev ifası gibi değerlendirilebilirdi. Bunun kendi ayrıntıları, konumuz dışıdır. Unutulmasın ki insanlar başlangıçta yamyamlık da ediyorlardı.

Bir tabu anlayış olan, kollayan ataların cebir uyguladığı algısına değin, insanların totemce anlayışları; ittifakları da aiti eştirme yapar olan, bir kurum vasfına da dönüşecekti. Toteme ait algıların oluşması demek, kendine ait algılarının, totem şahsında, gruba ve klana genelleşir yapılmasıdır.

Yani kendi haz ve elem duygularının aynısını, totemde görüp, toteme de yansıtmaktadırlar. Bu sanı algı, totemden de, klan üyelerine akis ettirilmekteydi. Böylece klan empati (duygudaşlık) yapıyordu. Kendisi nasıl bir şeyden hoşlanıp memnun kalıyor idiyse, Totem de, klanın gücü büyüklüğünde, memnun edilmeliydi.

Gelecek zamanlar zarfında da kişiler, kendisinden yansıttığı bu temel duygularıyla ve ilişkilenişti motifleriyle de; kendi kendisini totem şahsında saltık aştırmıştır. Ve totemden yansıyan algılarına riayetken de insan kendisine yabancılaşmıştır. Yabancılaştığı kendi duyguları, kendisine bir tabu emirler silsilesi olarak dönecekti.

İnsanlığın iç yamyamlıklarını yaşar oldukları dönemlerinin, giderekten terk edilmesi aşamasına değin fikirleri; yine insanın emeği ile üretim yapar olduğu süreçteki yol alışların, nicel birikimleri ilen, gerçek eşlenecekti. Hem de grupların ittifaklarıyla, gerçek eşlenecekti. İnsanın değerliliği, emeğine geçmişti. İnsanın emeği de, zahmetleri karşılığında, ürettiği bitki ve hayvana geçmişti.

Böyle olunca emek ürünleri de emek gibiydi. Yani zahmetle üretilen de, emeğin sahibi gibiydi. Emeğin sahibiyle eşit ve denk kılınmıştı. İnsanın üretim işgücü değerinin, ürün içine geçişen ligi bu iç yamyamlığın ve insan kurbanı ediminin aşılmasında, insana yansıyan düşünme algılarından çok önemlice olandan biriydi.

İç yamyamlığın ve insan kurbanının aşılmasında, insan öznesine yansıyan diğer bir yaşantılıma da sonraki ittifaklar içinde oldu. Artık yiyecek sağlayışlarının kıtlığı olan vahşi sağlayıştı anlayışın yerini, ittifak içi toplumsal emek kullanımı ile yavaş yavaş aşılmıştı. İnsanın canı tatlı idi. Bu kıt sağlayıştılar zamanına değin tutumca alışmalarından insan, vaz geçmeliydi.

İnsan egoizmi artık, topluma bağlı yansımaların eşiğinde sosyalleşebilirdi. Yine ittifaklar içinde toteme sunulan her bir ittifakı gruba ait insan kurbanlarının kanını içme etini yeme yolu ile ata totem ruh geçişine dek oluşla bir çeşit totem kardeşliğini öngörüyordu. Bu nedenle, belki de; dış insanın kurban edim dönemi, sınırlanmıştı.

Bu yaklaşımla ittifakın içindeki her bir etnik grup insanına değin emek ürünlerini de, her bir totemin kabul etmeyeceği anlamına geliyordu. Çünkü ittifaklar, başlangıçta farklı olanı yan yana getirmişti. Bu çok farklı ve büyük bir kayda değerlikti. Ayırt edici olanı yeni sosyal birlikler(halk) içinde yüküm edici (kader) kılışlarla bir düzenleme sağlamıştı.

Artık her yeni ittifak, hem bir düzen aşma, hem bir yüküm eşme hem de her bir yükümlenme kader olacaktı. Kölecilik dönemi ile kaderi alınlarına işaret vurulup damgalanarak, yazılacaktı. Başının, kulağının, burnunun, parmaklarının, kolunun muhtelif yerleri bu damgayla kime dek köle olduğunun aidiyet ti kader işaretini taşıyabilecekti.

Sürecek

22 Kasım 2010 6-7 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar