Anlat dostum

Anlat bakalım dostum, öyle uzun uzun değil, kısa ve anlaşılır yanından olsun. Bir yorgunluk da sen ekleme omuzlarıma, zaten kendimi bile taşıyacak durumda değilim,dedi...

Kim kaldı ki bu zamanda yorgun olmayan? Var mıdır, gerçekten?

Bunu da merak ettiklerimin artasına not düşeyim, bir ara araştırmak gerek...

Sahiden, nedir bu yorgunluk, sanki asırlık insanlar gibiyiz, dinamik olmak şöyle dursun of demeden iş yapan veya konuşmayı tercih eden tek kişi kalmamış gibi yeryüzünde!

Buna kendimi de dahil ediyorum elbet...

Eskilerle sohbet ederken, ağzım açık dinliyorum, şöyle, yaşlarını filan da hesaba kattığınızda, gerçekten de enerjileri bize göre çok daha yüksek. Bizler, biraz yaş aldıkça kendimizden geçerken, onlar, hala yok olmayan bir enerjiyle koşuşturuyorlar hayatın yollarında.

Kim bilir belki bir gün bizler de bize göre daha genç olanlarla sohbet ederken, onlar da bizim şimdi düşündüklerimizi bize giydirip, çok yakıştı diyebilirler.

Aman Allah'ım gerçekten öyle bir şey olursa o zamanın gençleri, sanırım, sadece nefes alıp vermeyi bile bir maharet sayabilirler!

Dünyanın geçmişini çok bilmiyoruz, biliyoruz ama o kadar çok değil yani, ne bileyim bir yüz yıl öncesini filan biliyor okuyoruz ama iş ayrıntıya girdiğinde geçmiş bir zaman sonra yok olup gidiyor. Kalanları bilmekle yetineceğiz, başka çaremiz yok.

Evet, insan beyni gerçekten de çok üstün meziyetlere sahip fakat hafızaya aldığımız geçmiş bile bir gün silinip gidiyor kendiliğinden. Sıkça düşündüğüm konuların başında gelir tarih ama çok da kafa yormam.

Kişiler geçmişte yaşamak yerine, geleceği planlamalıdır, bu benim fikrim. Yaşasın, bir fikir sahibi olabilmek bile kıymetli bu zamanda!

Öyle ki, dünyada artık fikir sahibi olan bireyleri görmek istemiyorlar. Onların kimler olduğunu az çok biliyoruz ama bize sunulduğu kadarını elbette. Zaten, çok kafa yormaya da gerek yok, çoğunluğumuz figüran cinsinden olduğumuz için, mühim meseleler değil anlayacağınız. Bu gün bir ülkenin başında yönetici olanlar bile, bunlar tarafından figüran olarak kabul ediliyor, oha yani diyorum bunları öğrendikçe!

Oysa, o adamların peşinden koşan milyonlar var mesela, taraftarları var. Bu tıpkı bir ülkenin takımı gibi aslında, bir dünya takımı karşısına çıktığında anlıyor insan peşinden koşturup durduğun takımın aslında ne kadar küçük ve çelimsiz olduğunu! Yani, insan izlemeli, görmeli, değerlendirebilmeli çevresini, ülkesini, insanlarını değil mi?

Neye yara bir fikrin olmuş veya olmamış, sonuçta hiç bir zaman figüran olamaktan kurtulamadıktan sonra?

Neye yarar yazmışsın, yazmamışsın, okuyan olmuş veya olmamış, değil mi ama?

08 Haziran 2018 2-3 dakika 95 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar