Aynı Hikâyede Farklı Rollerdeyiz
*
Sen susuyorsun, ben duymuyorum.
Ben konuşuyorum, sen anlamıyorsun.
Aynı cümlenin iki ucundayız, kelimeler yolda üşüyor.
Sen gidişleri ezberliyorsun, ben kalışları unutmuyorum.
Bir film şeridi gibi geçiyor zaman, aynı sahnede başka yüzlerle.
Sen perdeyi kapatıyorsun, ben hala ışığın altında bekliyorum.
Applaus yok, alkış yok, sadece yankılanan bir “keşke” var.
Aynı hikâyede farklı rollerdeyiz.
Sen unutan, ben hatırlayan, sen susan, ben duyan, sen başka bir sen, ben hala aynı ben.
Ve perde inerken ikimiz de biliyoruz her son birimizin içinden başlıyor yeniden.
Belki de yazgı böyle yazıldı.
Aynı satırda iki farklı ses, biri geçmişin yankısı, diğeri geleceğin sessizliği.
Sen bir rüya gibi kayıyorsun içimden, ben uyanamıyorum.
Her defasında başka bir son yazıyorum ama hikâye yine aynı yerden kanıyor.
Bir gün yollar kesişir sanıyorum ama her kavşakta biri diğerine geç kalıyor.
Zamanın elleri karışıyor birbirine.
Bir sahnede donup kalıyoruz ikimiz de.
Senin gözlerinde başka bir ben, benim kalbimde başka bir sen yaşıyor.
Birbirimizi tanımadan tanıyoruz hala aynı hikâyede, aynı acının farklı cümlelerinde.
Ve biliyorum birimiz sustukça diğeri eksiliyor.
Ama yine de aynı Gökyüzüne bakıyoruz, sadece başka bir yerinden.
Sen başka bir hayatın satırlarını okurken ben hâlâ o eski cümlede takılıyım.
Zaman geçti sanıyoruz oysa yalnız roller değişti.
Belki ben senin sessizliğinde bir fısıltıyım artık, belki sen benim cümlelerimde bir eksiklik.
Ama hikâye bitmiyor çünkü bazı hikâyeler biterken bile sürmeye devam eder içimizde.
Ve biz, aynı hikâyede, farklı rollerde de olsak, aynı duygunun iki yarısıyız hala.
Bir gün biri adımızı anacak belki, bir masa başında, bir rüzgârın içinde.
Kimse bilmeyecek hikâyemizi ama biz orada olacağız, bir anının kıvrımında sessizce.
Bir gün belki yıllar sonra aynı sokağın gölgesinden geçeceğiz.
Senin adımların yankılanacak duvarlarda, benim kalbim hatırlayacak o sesi.
Bir vitrinde kendi yansımamı göreceğim ama gözlerimde senin bakışın kalacak.
Kim bilir, belki de birbirimizi hiç unutmamak için kaybettik o hikâyede.
Senin gülüşün bir fotoğrafta kalacak, benim kelimem bir defterin sayfasında.
İkisi de sararacak zamanla ama birbirine dokunmadan bile aynı hüznü taşıyacak.
Bir gün, belki başka bir yaşamda, roller karışacak yeniden.
Sen yazacaksın bu şiiri, ben okuyacağım.
Ve belki o zaman anlarız mutluluk bazen aynı hikâyede buluşmak değil, aynı hikâyeyi hissedebilmekmiş.
Şimdi sadece susalım çünkü bazı kelimeler ancak kalpte yankı bulduğunda tamamlanır.
Susalım evet çünkü bazen sessizlik bir vedadan daha çok şey söyler.
Zamanın tozuna karıştı adımlarımız,
aynı caddenin farklı kaldırımlarında yürürken, aynı yağmurda ıslandık belki ama birbirimize dokunamadık.
Ben seni düşünürken, sen başka bir düşüncede kayboldun.
Bir anlık gecikmeydi belki, bir bakış, bir nefes, bir yanlış zaman.
Şimdi anlıyorum hikâyemiz eksik değilmiş, sadece yarım kalmak üzere yazılmış.
Çünkü bazı hikâyeler tamamlanırsa ölür, yarım kalanlar ise yaşar içinde insanın.
Sen kendi sessizliğinde büyüyorsun, ben kendi kelimelerimde küçülüyorum.
Ama ikimiz de biliyoruz aynı hikâyede farklı rollerde olsak da, aynı duygunun gölgesinde oturuyoruz hala.
Ve o gölge hiç gitmiyor, Güneş doğsa bile.
Ve belki de en güzel an, rolün fark etmeden birbirine değdiği andır.
Sen başka bir sahnedesin, ben başka bir perdedeyim.
Ama bir ışık sızıyor aramızdan, her ikimizi de aynı duyguda buluşturuyor.
Sen kendi melodini çalarken, ben kendi sessizliğimle eşlik ediyorum.
Farkında olmadan aynı senfoniyi yaratıyoruz.
Aynı duygunun içinden sessizce geçip gidiyoruz.
Sen kendi rolünde kaybolurken, ben kendi labirentimde dönüyorum.
Ama her dönüş, her kayboluş, birbirimizin izini bırakıyor içimizde.
Zamanın çizgileri silinse de, biz hala o hikâyedeyiz.
Farklı perdelerde, farklı sahnelerde ama aynı nefesin gölgesinde.
sevay

