Bana Kendinden Düşeni Getirin

Bana Kendinden Düşeni Getirin

‘Bana kendinden düşeni getirin, kendimden düşen beni ancak kendinden kendini düşürenler anlar çünkü.'

De ki, milyonlarca yıllık bir tecrübenin bir sonucuyum…

Ama tüm mükemmelliğe giden o uzun yol içinde asla mükemmel olunamayacağının anlaşıldığı ilk arıza sonrası yaratılan, 'saklanan gerçekler' defterinin sol tarafına yazılan bir isim de benim…

Şimdi ben nasıl bir bütün olduğumu iddia edeceğim…

Merakım ve cevapsızlığım, sorularımı gölgede bırakacak kadar çok. Yüksek ihtimal bu depresif halimin sebebi de sadece benim.

Görüyorum tabii, gözlerime giriyor hatta şımarık gerçekler.

Bu yüzden Lütfen! daha fazla beni kandırmaya çalışmayın...

Eminim...

Büyük bir dengesizlik var mükemmel olduğu iddia edilen bu işte. Çünkü matematik ortada, nedense sorma kapasitemin yarısı kadar bile, bilme kapasitesiyle donatılmamışım.

İki bilinmezin el ele verip bir bilinir olduğu hayali bir dünya değil ki burası...

Neyi aradığını,ne olması gerektiğini bile bilmeyen x ve y el ele verip kendi varlığını mı bulacaktı.

Daha neler artık.

Beni kendinize güldürmeyin…

Gözüme sokulanların peşindeyim.

Aynadaki çok belli, acabasız olan sırları arıyorum. Evrenden gizlenmemiş mesajları. Küçük kayaların altına, balıkların yüzgecine, insanların sözlerine bakamıyorum çünkü sorularım çok büyük. Bu yüzden de yakışanı aramak zorundayım.

Ne var yani, cevaplarımın en azından kendi getirdiği sorunlarıyla aynı büyüklükte aydınlanma ile gelmesini beklemek sizce delilik mi...

Kusura bakmayın ama bu konuda deli olan ben değilim...

Hem deliysem ne olacak...

Mecburum, yola devam etmeliyim...

Çünkü...

Aksine takılırsam, biliyorum en katıksız haliyle deliliğe bulanacağım. Akrebin bile bir anlık titremesini Tanrıdan mesaj olarak göreceğim. Geceleri yıldız kaysa, bir deli gibi, Tanrı bana göz kırptı sonunda diye haykırıp, gecenin uykusunun içine edeceğim.

Ah sonrası ne olur şu an düşünmek istemiyorum, yoksa bu korkuyla, geriye kalan kendimden de geçeceğim.

Bu aralar sıklıkla ölmünün katı, sıvı, gaz halini düşünür oldum. Bedenimin kaskatı kesildiğini yavaşça toprakta gevşeyip eridiğini sonunda da buharlaşıp gökyüzüne ulaştığını düşünüp bir an sevinirken, sonra ansızın evsiz kalan ruhumu düşünüp endişeler koması içine giriyorum.

Sonra derin bir offff çekiyorum.

Çünkü ne kadar düşünsem de, cevap gibi gelen cümleler bulsam da kendime, yine de sorular büyüyor, sonuca engel olamıyorum.

Ama bulunan cevapların, daha özgürleştirici bir ruh halini getirmemesini de şiddetle kınıyorum.

Aslında çekip gideceğim..

Veda edeceğim ama...

Veda etmek…için...

Önce merhaba demek gerekir değil mi.

En son güzel bir çiçeği ne zaman selamladım ya da gözlerini açan güneşe ne zaman şükrettim. Bu kadar uzağına düştüğüm hayat için giderken ne söylenir…

Hoş kal,

Hoşçakal,

Nasıl kalırsan kal be,

Canın cehenneme,

Her nerede ve neremde yaşadıysan,,,

Bir daha görüşmeyelim,

Git benden uzak dur,

krkrkrkrkkrrk…..

Lekelememeliler…

Senin de a...na..nı... av...ra...Di.. nı...

Himmm bak bu son seçenek iyi gibi...

Sen ne dersin...

Neyse derin bir soru daha çektim içime...

Evraka!!!

Az önce bir soruma cevap buldum sanırım.

Nefret nasıl büyür insanın içinde…

Biri seni sürekli iteleyip, görmezden gelirse, güzelleri gözüne gözüne sokup sana vermezse…

Olanlar olur.

Sonuçlarına da şaşırmamak lazım...

Neyse ne diyordum…

‘Bana kendinden düşeni getirin, kendimden düşürdüğümün acısını ancak kendinden kendini düşürenler anlar çünkü’

Haydi!!!

Yarası benden olsun, gerisine siz devam edin.

Söylenecek başka da sözüm kalmadı çünkü...

23 Temmuz 2024 3-4 dakika 101 denemesi var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (2)
  • Düştük düşürüldük, düşündük toplanıp durduk hayatta. Hepsi bir dik duruş hikayesi özde. Düşen de düşüren de, düşürülen de habersiz. Ben dik duruşumun hikayesini anlatacağım elimden geldiğince. Tebrik ediyorum sevgili Menekşe. Güzeldi.