Belgesel

Çocukluğumuzda doya doya çizgi film ve belgesel seyredemedik çünkü televizyonumuz yoktu o sıralar,yanlış hatırlamıyorsam,ortaokula gidiyordum,rahmetli babamın otuz yedi ekran renkli televizyonu aldığında, 50 liraydı o yıllarda,sehba alamamıştık yaklaşık iki yıl kutusunun üzerinde seyretmiştik televizyonu, kutunun içerisine kullanmadığımız çamaşırları doldurarak.

Ayrı bir keyfi vardı;şöyle ki ya Cüneyt Arkın'ın ya da Türkan Şoray'ın filmi var,dışarıda lapa lapa kar yağıyor,bir tatil günü,sobada kaynayan keşkeğin kokusu odaya dağılıyor, çaylar demlenmiş yanına gözlemeler yapılmış...

Şimdi televizyonu açıyorum bir yanda asgari ücrete zam gelecek diye sevinenler gazeteciler var,bir yanda dünya kupasını kim kazanacak diye hesap yapan spor yorumcuları var diğer yanda aldatma dizilerinde kimin eli kimin cebinde belli olmayan zengin karakterler.

Televizyonu açmamla kapatmam bir oluyor neden mi?

Asgari ücrete zam gelmesini hiç istemiyorum zaten pusuda yatan fırsatçılar var 10 bin oldu diyelim zaten şuanda ev kiraları en az 5 bin.Elektriğe suya,doğalgaza,harçlara,vergilere,motoroine,biletlere,gıda ve temizlik ürünlerine aklınıza ne gelirse onlara da zam gelecek....Bence sevinmek çok erken bu sevinç kursağımızda kalmasın geçen yıl olduğu gibi.

Dünya Kupa'sına gelince söyleyecek hiçbir şey yok, zaten gidememişiz...Ayıbımız mı desek yoksa başarısızlığımız mı?

Diziler desen al birini vur ötekini,sadece oyuncular değişiyor içerik aynı:aldatma.Hep zengin patronlar,açık seçik kadınlar,bozulan yuvalar,intikamlar,entrikalar..

Ben de bol bol belgesel izliyorum bugünlerde hem kendimi memleketimde hissediyorum hem onlardan çok şeyler öğreniyorum,mesala;

-Para nedir bilmiyorlar.

-Avlanıyorlar ama yaşamlarını sürdürebilmek için.

-Saldırgan olabiliyorlar bazen ama kendilerini koruyabilmek için.

-Hiçbirinin ünlü olma diye bir dertleri yok.

-Ve en önemlisi bir türün diğer türe karşı yaranma derdi de yok.

-Ormana,insanlar kadar zarar vermiyorlar.

-Kimse kimseyi hiç satmıyor...