Ben Geldim



SesSizLik…

Sanki onların üstüne çöken o uçsuz sessizliğin içinden bir başka ürpertinin özü sızıyordu. görünmez bir el evrenin unutulmuş dip 

akıntılarından kalkıp gelip insan ruhunun çatlaklarına parmağını sürdüğünde duyulan o tiz çıplak dokunuş.

Bir varlık değil de varlığın kendini unuttuğu bir an gibiydi hepsi.

sonsuzluğun gözeneksiz duvarı içlerinden birer birer geçip geride tortular bırakıyordu.

tıpkı karanlık bir üzüm bağında henüz ezilmemiş tanelerin üzerinde dolaşan görünmez bir kuşun kanat gölgesi gibi.

Zihinleri evrenin dış çeperlerine sürülmüş kurak bir sınır karakolu misali titriyordu.

insanın içindeki bütün sahte ışıklar sevinç denen çürük yıldızlar hevesin boğuk mumları arzunun kağıttan gezegenleri o sessizliğin soğuk azarının altında birer birer söndü.

geride sadece evrenin acımasız matinesi için öne fırlatılmış çıplak bir ben kaldı.

kendi boşluğu ile yüzleşen kendi küçüklüğüne doğru çakılan bir ben.

Ve sonra o çığlık.

bilinmeyenin boğazından kopmuş bir yarık gibi havayı ikiye ayırarak yükseldi.

göğe değil de göğsün içindeki karanlık oyuğa ulaştı sanki.

bir ruh kaybolmanın tarifsiz yorgunluğuyla kendi küllerini üfleyerek imdat istiyordu.

Ama adamlar kaderin rüzgarında savrulan iki karınca o sesin yönünü bulduklarında içlerinde tuhaf bir biliş filizlendi.

ses dünyadan değil de dünyanın içinden geliyordu.

karın altına gömülmüş bir hatıranın buz gibi soluğundan.

Ve üçüncü çığlık.

artık yankı değil bir hüküm gibiydi.

sanki dağ insanı kendi içine çağırıyor varoluşun büyük ve kör oyunu tekrar yeni bir zar atıyordu.

Ona söylenen o boğuk cümle.

peşimizdeler.

aslında dışarıda bir düşmanı değil içlerinde sakladıkları o kadim şeye işaret ediyordu.

insanın kendi sırtından hiç inmeyen kendi içinde konuşan o karanlık misafire.


26 Kasım 2025 1-2 dakika 70 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • Omuzdaki yük midedeki sancı beyindeki girdap o adsız misafir. Güzel bir yazıyla hoş geldin Can. Özledik kalemini ✍🏻🌾