Bir Delinin Mektubu

Hepimiz deli doğarız. Bazılarımız öyle kalır. (Samuel BECKETT, Godot'yu Beklerken)





Sevgili Orson,



Sana bu mektubu anlayabileceğin bir dilde yazıyorum. Benim anladığım bir şeyi kolaylıkla içinde eritebileceğini biliyorum. Bu yüzden yazı dilim, senin hiç bilmediğin Türkçe. Lütfen okurken konsantre ol ve hisset yazdıklarımı.




Canım Orson'um, hayatıma giremediğin günden beri, etrafıma ördüğüm tuğla duvarları sıvamaya çalışıyorum. Sıvamanın tuğla örmekten daha zor olduğunu bilseydim; inan ben o duvarları, yakındaki tersanenin ölüme terk edilmiş gemilerinin, demir duvarlarını çalıp yapardım. Ölmek üzere olan bir geminin bir parçasını çalıp yaşatmak kötü bir şey değil ki!




Bu satırlarımı okurken dudak kenarında pis bir sırıtışın koca kıçını gererek oturduğunu hissediyorum. Hayal gücümün geniş olduğunu kabul ediyorsun değil mi? Aslında benhayal gücünü kendine alet eden, yüzüne 'normallik' maskesi takmış delilerden biriyim.




Orson'cuğum, ben bu hayatta iyi, dürüst, yardımsever, nazik, komplekssiz olmanın ve ayrıca kıskançlık illetine kapılıp histeri krizine giren insanlara hayret edip, onların acınası halini dehşetle seyredip, ama onlar gibi olmamanın 'delilik' olduğunu biliyorum. Bu tarz insanların günümüzde 'normal' kabul edildiğini fark edebilmiş ender şanslılardan biriyim. Bunlar gibi 'normal' olacağıma kendim gibi 'deli' olayım değil mi?




Geçen gün sana bir şiir yazayım dedim. Baş parmak, işaret parmağı ve genelde diğer insanlarda kaleme pek alışkın olmayan orta parmağımla, kalemin dayandığı elimin iç kısmı (hani hilal şeklini alıyor ya!) pek bir rahatsız oldular. Sonradan anladım ki o rahatsızlık, şiir yazma sancısının kalpten dışa vurumuydu. Tuhaf! Solak olmadığımdan sanırım; içim her acıdığında vücudumun hep sağ tarafı reaksiyon verir. Sadece sağ şakağımın ağrıması, sağ göğsümün tıkanması, sağ bacağımın aksaması, beynimin sadece sağ tarafının ara sıra durması gibi!




Ne diyordum? Ha, evet! Şiir! Neyse canım Orson'cuğum, gelelim sadete. Şiirle aramın pek iyi olmadığını fark ettim. Çünkü yazmak istediklerimin dışında sözcüklerin akıp gittiğini gördüm. Yazdığım kağıdın ölüyü andıran beyaz renginden mi neden bilemiyorum; ben sana özlemimi, aşkımı anlatmak isterken, nedense hep umutsuz, karamsar, yalnızlığa dair dizeler akıp gitti benden.Bak sana örnekleyeyim:




Bakışının karasında hapsolan yalnızlığım
Dipsiz kuyu kadar fersiz
Dilimde pırıltılı 'amentü'
Göğsümün sol yanı Afrika tamtamı
Kararsız mizacımın elinde oyuncak 'yarın'




Şimdi bu şiir mi? Oysa ben farklı bir şey yazmak istemiştim. Tıpkı senin g e r ç e ğ e dönüşmen için hep yaptığım gibi, şiirime de umut kokumdan sıkmıştım. Ama kokmadı!!!




Hem ben senin şiir okumayı bilmediğini, sana yazdığım şiirleri hep başkasına okuttuğunu duydum. Bu yüzden artık sana şiir yazmamaya karar verdim. Aslında şiirlerimi sana değil, farklı birine yazmak isterdim ama maalesef bildiğim tek isim Orson olduğundan; ben kime yazarsam yazayım, şiirlerimin hep sana geleceğini biliyorum. Sen de şiir okuyamadığından, başkasına okutup dinlediğin şiirlerimdeki asıl duygumu hiç bir zaman anlayamayacaksın.




Bu nasıl bir kısır döngüdür Orson?




Bu çelişkiyle başa çıkabilmek için, bundan sonra sana mektup yollamaya karar verdim. Biliyorum ki sen çok güzel mektup okursun. Böylelikle duygularımı, içimdeki umut çocuğu, sana doğru akan şeffaf kanımı, İkarus ruhumu rahatlıkla görebileceksin.




Bu sana ilk mektubum canım Orson'cuğum. Ta ki yüzün zihnimde belirginleşip, elime fırça, boya ve tuval alıp seni resmetmeye başlayana kadar da sana yazmaya devam edeceğim.




Seni resmettikten sonra mı? O zaman da senin ete ve kemiğe dönüşmeni bekleyeceğim. Bu arada Gepetto olmaya niyetim yok. Ben her zaman 'gerçeğin' peşinden koşarım! Bunu da en iyi sen biliyorsun...Yani, bileceksin!




Seni şimdiden seviyorum Orson'um.
En kısa zamanda ikinci mektubumda görüşmek dileğiyle.





İmza:


Delin

09 Temmuz 2013 3-4 dakika 8 denemesi var.
Yorumlar (2)