Bir gece

Sıradan bir gece, ya da benim için öyle. Başkaları için muazzam olabilir. Mesela bir doğum günü yıldönümü.

-Ocak yedi-

Gecenin bir yarısı, saat gece yarısını geçip gitmiş, bir yolcusunu almadan. Bir şeyler okuyayım derken; midem de belediye bandosunu andıran bir guruldama .Gözlerim elimdeki cismi but olarak görmekte .Beynim az pişmiş yumurta gibi rafadan. Bir an da kendimi mutfakta buluyorum. Dolapta son kullanma tarihi çoktan geçmiş, sanki bir savaştan çıkmışcasını andıran güreşçi, kahraman domatesler. Bunca baskı ve zulüme rağmen hiç biri birbirinden şikayetçi değil. Ezilmekten suyu çıkmış hepsinin. -Hani otobüsler de gazi, hamile, yaşlılara yer vermek cinsinden- Mecburiyetten, gecenin bir yarısı olması dolayısı ile, bir besmele ile kurban ediyorum domatesleri kendime. Diğer yardımcı ögeler hazır bekliyor tava da.Tava dibine tutmuşluktan kapkara. -Alnı açık, yüzü aklara selam veriyor sanki- Sıvı yağ ikinci sınıf, en kısa zaman da birinci sınıf bir yağla hayatını birleştirip kalite ve reklam olmak istiyor. Tuz zaten her yemeğe tuz olmassa olmuyor. Adet bozulmuyor, bir tatlı kaşığı ile karışıyor, karmakarışık karışıklığa. Önce hışırtı, sonra buhara karışan bir lezzet. Önce burnum, sonra bütün zerrem menemenle bütünleşiyor. Aman tanrım (!) Bu ne biçim bir sevgi, aşk bu olsa gerek. Desem de yalan ! Hayatımın vazgeçilmezi, yaşantımın anlamıı arıyor gözlerim. Bir ceylan çevikliği ile beyaz poşetin üzerine atılıyorum. Bakıyorum, yokluyorum, yok ! Beyaz poşetin içinde reenkarnasyona mı karıştı yoksa diyorum. Utancından yok mu oldu yoksa ? Aç olan, gariban olan, beni görür yiyemez diye. (Eskiden adet üzerine bir takım özel yiyecekler siyah poşete konurmuş, kimsenin iştahı kabarmasın, hakları, gözleri üzerinde kalmasın diye.) Tamam, bundan sonra seni siyah poşete koyacağım söz. Reklamsız poşet bulmak zor, poşet değil, reklam panosu bunlar.Evet, ekmek yok. En son bir parçasını hamam böceğinin ağzında gördüm; kovaladım ama yetişemedim. Emperyalist böcek.

Kendini kaybetmişlik hissi, damarlarımdaki bütün kanlar şakaklarıma toplanmış, müthiş bir basınç. İçimdeki enerji ile dört defa hacca gider hacı olurum. Dişlerimde mitolojik lir melodisi. Gözlerim dönmüş, öyleki sadece akı kalmış. Stresten C-5 bombası gibiyim, üzerimde streç bir pantolon. İş yok, güç yok, züğürtlüğün okyanusunda can yeleksiz yüzüyorum. İsyanıma sinekler bir fiil esas duruşta. Kanat çırpmadan muallakta bekliyorlar. Newton'un gravitasyon fizik kanunu yerle bir. Sanki newton yerçekimi kanunu bulmazdan önce havada yaşıyorduk. Valide den üç ekmek parası aldım. Açıl avrupa ben geliyorum. Dışarısı farklı bir dünya. İçimdeki soğukluğu, parke ile kapatmaya çalışıyorum ama nafile. Hava ayaz, yerler buz, balkanları fetheden keşişleme karayel üzerimde. Bu boğuşmadan galip çıkarsam; üçüncü dünya savaşı benim. Cadde sessiz, ortalık sakin, çıt bile yok. Kuş uçmuyor, kervan devri kapandı. Sokak lambası ay edası ile asfaltı ışığa boğuyor. Ayağımda topuğu sert bir kundura, yolda ritmik bir ahenk tutturmuş gidiyorum. Uykusu hafifler kulağımı kızartıylar. Gece narkozlu, peşimde narkotik, mahalle desen medyatik, sakal desen bir karış, beni gören sanacak katolik.


Malum sahışlar sırf ateşe meze-çerez olsun diye araba yakıyorlar.Bunlar doğa-tabiat fedaileri.Ormanlar yok olmasın. Hepsi birer enkidu. Ağaçlar bir ülkenin zenginliğidir diyorlar.
On dakikalık bir yoldan sonra fırındayım. Sabahcı fırını. Sırf sabahcı kahvesine rekabet olsun diye kurulmuş sanki. Memleketimin bilinçli müşterisinin bu olaydan habersiz. Akşamcısı, tinercisi, haplısı-hapsızı, hırsızı-arsızı şairi alışverişte. Saat 2:30..
Yanımda beyaz sakallı, çantasında bira şisesi, ekmeğini şiseden çıkaran zavallı. Fırıncıdan el işareti ile iki ekmek istiyor -sanki zafer kazanmışcasına- gözü fırıncının gözünde akşam tarifesini uygulama dercesine. Üç ekmek istiyorum, ekmekler taptaze, kızarmış nar gibi. Bunların günahı neydi ki cayır cayır yanmışlar. Mümkünse siyah poşet rica ediyorum, maalesef cevap olumsuz. Karanlık poşeti karartır yanıtı. Dükkandan çıkıyorum. Merdivenlerden bir kanguru işvesi ile iniyorum sekerek.Cadde de in, cin top oynuyor. Dört yolun sol açığına sarkıyorum. karşımda boş kola kutusu, reklam olmasın diye kola şisesinin baş harfini söyleyeceğim, pepsi. Bir an da kendimi ali samiyende sanıyorum. Trafik lambasını kaleci olarak algılıyorum. Sol ayağımın içi ile sert bir vuruş indiriyorum. Bu arada kırmızı ışıkta camı açık cigara tüttüren vatandaşın suratına geliyor. Farkında değilim, arkamda çöp arabası, ani bir fren.. İnanılmaz bir çığlık sesi, çılgın taraftar sesine benzetmeye çalışıyorum ama değil. Dizlerimin bağı çözülmüş, ikinci sarı nehri akıyor cadde de. Şaşkın ördek gibi, acele, küçük adımlarla, sokağı bulmaya çalışıyorum.Gözlerimin önünde çöp arabasının veteresi. Saat 3:00, kapının önündeyim. Kördüğüm olmuş dizlerimi kesiyorum. Evdeyim, sessizce eve girip, menemenle ekmeği kapıp, bir bardak cola ile odaya dalıyorum, balıklama. Vcd de özgün bir parça açıp, korsanca, menemenin kopyasını çıkartırcasına afiyetsizce tıkınıyorum. İnsanın emeği kopyalanıyor yazık ! Bu olay sonun da bana çok çektiren ekmek ile menemen, midemde müebbet hapse mahkum edildi.

Caniler sorgusuz,süvalsiz masum insaları katlediyor yazık..

09 Ağustos 2010 4-5 dakika 6 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar