Bir Kadının Yaşam Öyküsü

Ölümümden hemen sonraydı seninle tanışmamız... Ya da ölümümden hemen önce... Hani bazen zamanı yitirirsin ya... Her an ölümünü düşlersin ya, öyle bir zaman işte; önce ya da sonra ne fark eder ? Yüreğimi bir ateş kaplamış ki sorma gitsin, kime değse gözlerim önce bir hançer sonra kocaman bir bulut oluveriyor bakışım... Kimse, hiç kimse kalmamış etrafımda, birer birer kayıp gitmişler hayatımdan.. Olacak ya, aksi bir kangren gibi girmiş yüreğime acı ... Yılı mı soruyorsun, ah kim bilir daha zaman bile icat olmamıştır, belki onlarca yıl ileriye belki de dün ya da bugün ya da daha doğmamıştık kim bilir ...
Anlardan bir gece, gökyüzü zifiriye bulanmış ve bir jilet gibi bileğime dayanmış, tam kesecekken o tek gidişlik bileti, bir yüz yansıyor aynada gözlerime ve bir ses! Dur.. ve bir koku.. en büyük en muhteşem gül bahçelerine girmişim de sanki, onlarca gül aynı anda açmış gibi... Öyle bir koku ki, sorma tasviri imkansız.. Ne söylesem eksik, ne yazsam biçare... Nasıldır insanın tam öleceği gün, yeniden doğması ? Daha görülecek bir güneş, daha koklanacak dört mevsim varmış.. Daha bakacakmışım onun cennet kokulu gözleriyle yaşama... Daha sevecekmişim her gün bir kere ve bin kere daha... Daha koşacakmışım cennet bahçelerine, O'nun elleriyle... Daha kaplayacakmış içimi alabildiğine yaşama sevinci...

Nasıl doğar bir insan iki kere ? Nasıl yaşatır bir kadın; bir erkeğin öldürdüğü bir başka kadını ? Kaç kadın daha doğurabilir, karnından çıkmaksızın bir aşkı ? Kaç ana, cenneti vaat edebilir bir kadına, gözleriyle ?

Vakitlerden bir sabah ya da bir akşam ne fark eder, kaç kadın yükselebilir birbirinin gözlerinden, gökyüzüne ? Kaçı her gün yeniden ve yeniden sarılabilir yaşama, kaçı doğabilir binlerce ?

Nasıldır insanın ikinci hayatı ? Nasıldır ölümlerden ölüm beğenirken, bir kadının elleriyle sımsıkı yaşama sarılması ? Nasıldır gözlerini yumup, sadece onun olması ?
Ne bir zaman, ne mekan, ne sesler ne de bir başkası, kim engel olabilir yüreğine girmişse bir aşk, kim ?
Kim durabilir önünde kocaman bir aşkın, kim ?

Koşar adım yaşarken yalnızlığı, bir anda sımsıkı sarıldığın bir gözden kim kaçırabilir seni, kim ? Cennet bahçelerinde, dolmuşsa yüreğin ve taşacaksa yaşama sevinciyle, hangi can bir daha döndürebilir seni yolundan ?
Aşkı tarif et deseler, kokusunda can bulmak der yüreğim ve gözlerinden gülümseyebilmek gökyüzünde, bulutlar artık yoktular... O ki güldürebilirdi bulutları, öyle bir kahkahası vardı ki, utanırdı gökyüzü mavi olmaktan, O olmalıydı Mavinin karşılığı, o olmalıydı Gökyüzü... Onun yüreği Cennet Bahçesi... O dokunmalıydı ruhlara...
Öyle bir bakardı ki gözleri, hiç kimsede olmayan... Elleri, umuda can taşır... Sözleri, özgürlük ve bilinç... Ah kokusu... Sormayın söyleyemem tasviri yok...

Bilsem ki şimdi bir daha doğurabilir beni, korkar mıydım yaşamaktan ? Bilsem bir daha bakacak gözleri, açmaz mıydım gözlerimi hayata ? Bilsem duyacak sesimi, konuşmaz mıydım kimi görsem ? Bilsem bir daha hissedeceğim tenini, koşar adım koşmaz mıydım kollarına ? Bilsem, bu esen rüzgar kokusunu getirecek ruhuma, uçmaya kalkmaz mıydım gökyüzünde ? Ah ne çare...

Hangi giden dönmüş ki geriye ? Hangi gözler tekrarlamış ki kahvesinden süzülüp gelmeyi yeniden ? Hangi eller tekrar sarmış ki birini ? Hangi sevi yeniden birleşmiş ki mavide ? Ah ne çare ?

Göm diyor aynadaki aks'i içime, göm! Unut diyor gözleri, sil olmadı say, unut! At kafandan diyor sözleri, kokumu, at! Bir daha olmaz diyor bakışları, asla!
İstersen öl diyor, yüreği, Öl! Ah, ne çare ?

Söylesene, hangi kadın, bir erkeğin öldürdüğü bir kadını tekrar döndürebilir yaşama ? Söyle hangi kadın, can verebilir kendi elleriyle bir ruha ? Söyle, hangi kadın, unutabilir, bir olmayı ? Söyle benim diğer yarım, nasıl atar bu yürek mavi'ne kapılmadan ? Söyle benim cennet bahçem, nasıl açar güllerim ellerine dokunmadan ? Söyle benim gökyüzüm, nasıl siler hafızam kokunu ? Nasıl nefes alır ciğerlerim, sen olmadan ve sen kokmadan ?

Ah, ne çare ? Bir arada ve uzak! Tek ve çok ! Yanı başında ama sensiz ... Söyle, hangi can hak etmiştir, yaşama tutunduğu yerinden vurulmayı ? Söyle hangi kadın bağışlayabilir yüreğimi ? Hangi erkek hissettirebilir senin hissettirdiğini ? Söyle, kim dokunabilir bir daha benim ruhuma kim ? Hangi umut yeşerebilir bir kez daha yüreğimde ?

Ah, ne çare ? Gökyüzüm, ne çare... Ölümümden hemen sonraydı gelişin belki de hemen önce kim bilir, ama gidişin ölümüm buna ne şüphe!!

27 Ekim 2015 4-5 dakika 39 denemesi var.
Yorumlar