Dördüncü Bölüm - Köye Yaklaşıyorum

Abdullah'ın kulübede kendime geliyorum, yemekler oldukça lezzetli su harika. Haritayı gösterdim de
-Ben buraya ulaşmalıyım, suratı düştü yere
-Definecimizin sen gardaş napacan Gâvur köyünde,
Köyün bir ismi varmış öğrendim Abdullah'tan.
-Gavur köyümü dedin sen
-He gâvur köyü, buraya kimse gitmez onlarda kasabaya inmezler, sadece bir kamyon on beş günde bir buraya gider, köyden aldığı meyveyi, sebzeyi hallerdeki komisyoncuya verir hepsi bu. Bu Gâvurlar, buranın en verimli topraklarına sahipler, bir arkadaşımın yolu düşmüş buraya, önce köye girememiş çok yalvarmış aç olduğunu sabah erken saatlerde döneceğini söyleyerek ikna etmiş köydekileri. Onun demesine göre, köy yeşillikler içersinde, pınarların ortasında baktıkça bakasın gelir, gardaş diye anlatıydı.
- ee siz merak edip neden gitmediniz?
-Gardaş, orada yaşayanların dillerini bilmiyoruz başka bir konuşmaları var ayrıca misafir kabul etmiyorlar, kimse ile görüşmezler, şehre inmezler, nasıl insanlarsa bunlar.

Abdullah'ın anlatımıyla, Gavur köyü gizemiyle vazgeçilmezim oldu. Sabahı iple çekiyorum. Köye araba yok yürüyerek yaklaşık iki günlük bir mesafede, işte bu beni derin düşündürmekte.

Horozun fırça atarcasına ötüşüyle, irkildim yatağımdan. Yer döşeğinde uzun zamandır uyumamıştım. Sağ olsun Anadolu insanı salmadı beni gece, misafir etti küçük kulübesinin kenarında. Abdullah heyecanla
-gardaş bugün Cuma, Gavur köyünden araba gelecek şoförü benim mal aldığım komisyoncunun akrabası, onunla seni gönderelim.
Son zamanlarda aldığım en iyi haber bu olsa gerek. Derin bir nefes aldım, sırt çantamı omzuma takarak yollandık Abdullah'ın arkadaşına. Yoğun bir gün oranın pazarı, iyi karşılandık çaylar içildi, aracın Perşembe buraya geldiğini dolayısıyla az sonrada hareket edeceği bilgisini öğrendik.
Şoförü ikna etmek kolay olmadı, bir miktar para verdikten sonra anlaştığımız gibi ben kamyonun kasasında köye ulaşacaktım. Köye girmeden, yakın bir yerde inecektim araçtan. Yaklaşık araçla ondört saatlik mesafede Gavur Köyü.

Genel Merkez olukça hareketli, tüm yöneticiler ellerinde dosyalarla beyefendiyi bekliyorlar.Nadir son hazırlıkları yapıyor,basın toplantısından önce yapılacak olan basın açıklamasını tekrar gözden geçiriyor.
Genel Sekreterin odasında buz gibi hava esmekte.
-Beyler sakin olun, bu bir komplo, bakın partimize karşı bir saldırı var şimdi birlik ve beraberlik zamanı
--Efendim birliğimi kalmış ,halkın içine çıkamıyoruz bu rezaleti artık sonlanlandırın isitifa etsin --arkadaşlar sizi çok iyi anlıyorum ama ben sağlık nedenlerimden dolayı Genel Başkanlık görevine henüz hazır değilim.
İl Başkanları birbirlerine şaşkınlıkla bakıyorlar, nerden çıktı Genel Sekreterin bu talebi
-Efendim anlamadım size böyle bir talepmi var
--Arkadaşlar taban baskısını kıramıyorum az sonra kendiside gelecek güzel bir dille izah edeceğim siz merak buyurmayın.
İl Başkanları ne olduğunu bile anlamadan, tabanım talebini buna kimin yansıttığını düşünür bir hale büründüler.Genel Başkan yazılı açıklamasında
'''yaşanan olayların dış mihrakların işi olduğunu ve konun araştırılması için gerekli kurumları harekete geçirdiklerini,ülkenin birlik ,berberliğinin bozulmaması için her türlü önlemler alınmıştır kimse merak etmesin'''zaten kimsenin de merak ettiği de yok..

Kadın derneklerinin tetikleyicisi, Aysun hanım, kadına yapılan bu hakaretin hesabını vereceksiniz, kadınlar mal değil hesap soracağız diyerek, basına kadınların olay çözülene kadar sokaklarda olacağı mesajını iletiyordu.

Havaya inip tekrar kasaya oturarak devam etiğim, adına eziyet mi yoksa yolculuk mu nederseniz diyin, bir bilinmezlikte ilerliyoruz. Tenteden dışarı kafamı çıkardığımda sadece toz bulutlarıyla kapanmış Dünya ile karşılaşıyorum. En güzeli uyumak, gözlerimi kapıyor, zoraki uykuya dalıyorum.

01 Şubat 2013 3-4 dakika 10 denemesi var.
Yorumlar