Düzenin Sessiz Çağrısı
Gözlerimizi gökyüzüne çevirdiğimizde, bir uyumun, bir düzenin sessizliğini duyarız. Yıldızların doğumu ve ölümü bile bir plana göre işler; gece ile gündüz, ilkbahar ile sonbahar hep bir sıraya tabidir. O hâlde bu düzenin tesadüflerle açıklanması ne kadar mümkün olabilir?
Evrenin kalbine yerleştirilmiş bu mükemmel nizam, sadece dünyadaki kısa ömre hizmet ediyor olamaz. Eğer sonsuz bir hayat, bir devam yoksa; o zaman bu kadar anlam, bu kadar bağ, bu kadar derinlik neden var? Ruhun en ince duygularına kadar işlenmiş bu maneviyat, yalnızca geçici bir hayat için mi yaratıldı?
Eğer bu evren, sonsuz bir mutluluğa kapı aralamıyorsa, o zaman içinde taşıdığı bütün hikmetler boşuna, bütün güzellikler geçici olurdu. Oysa düzen bunu reddeder. Çünkü bu düzenin içindeki kuvvet, kendisinin yok edilemeyeceğini fısıldar. Sessizce ama kararlı bir şekilde, sonsuza işaret eder.
İşte bu yüzden insan, içindeki sonsuzluk hissini bastıramaz. Gözle görünen bu düzen, gözle görülmeyen bir hakikatin habercisidir. Ve belki de en büyük huzur, bu hakikate kulak vermekle başlar.
Eyvallah. Evirdik çevirdik bütün düşünceleri. Sonsuzluğa niyet ettik. Bir yay gibi zihnimiz, öteleri düşledik...