Gülümsemez Oluyor

Eskiyor her şey… Parıltısını yitiriyor. Gülümsemez oluyor hayat sanki. “Nerede kaybettim o şeyi” diyorsun. O şey ne, tam da bilmiyorsun ya… Kıpırtı gibi… Bir hareketlenme içinde bir yerlerde… Tatlı tatlı gıdıklanır gibi… Çok komik bir şey görülüp de içe atılmış kahkaha gibi… Patladı patlayacak…

Patlamak üzere bir kahkahanın ucuna koyduğun bir hayat… Peki nerede kaybediyorsun onu? İçin hangi noktada kıpırtısız bir göle dönüveriyor? Hadi lafı uzatmayalım; aşk nerede bitiyor?

Ne kadar görmezden gelmeye çalışsan da, başka şeylere bağlasan da bu sasık çorba tadını hayatın; o kaynayıp fokurdayan içinin soğuyup sus pus olmasının öyle gündelik hayatın içinde karşılaştığın bir durumla ya da çantanın askısının kopmasıyla falan bir alâkası olmadığını çok net bir şekilde biliyorsun aslında.

Onlar sadece resimdeki şekli daha belirginleştirmeye yarayan fon görevi görüyorlar hayatında. Ön plandaki şey belirginliğini yitirip arkadaki şeylerden biri hâline dönmeye başladığında, arkadakiler de ısrarla onu önde kalmaya itiyor, daha geriye çekiliyorlar sanki. Yani anlayacağın, aşk çıkmaya başladığında hayattan; onun hayata verdiği anlam da puf diye uçup gidiveriyor sanki…

Sokaktan geçerken selam verdiğin çiçekçinin gözlerinde bulutlar uçuşur oluyor sana baktığında: Yüzünde önceden parlayan o güneşin yerini yağmur bulutları alıyor çünkü… Marketteki kasiyer kız seni oradan buradan laflayabileceği o sıcakkanlı kadın yapan gülüş yerine sımsıkı kapalı bir kapı buluyor gözlerinde. “Paranın üstü abla…” diyor. “Poşet vereyim mi?”

“Tamam, bitti!” diyorsun o zaman. Çekip çıkarıyorsun o belirginliğini yitiren şekli hayatından… “Böyle varla yok arası kalıp her şeyin anlamını çalacağına, hiç olmasın daha iyi… Önceki yerlerine dönsün her şey…”

23 Aralık 2024 1-2 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (5)
  • O yüzden ne yaparsanız yapın aşkla, sevgiyle yapın diyoruz ya birbirimize. Ama insanız, günümüz günümüzü tutmuyor. Bir hüzün bir sevinç geçiyor ömür. Tebrik diyorum Sibel hanım.

  • 20 gün önce

    her şeyin eskiyor oluşu, insanın varlık kaygısıyla yazdığı o sessiz metne bir dipnot: “zaman, yalnızca bir tarih değildir; aynı zamanda bir hayal kırıklığıdır.” şekiller kayboldukça, renkler soldukça ve sesler kendisini yitirdikçe, insan kendini yüreğinde taşımaya çalıştığı o küçük kıvılcımın sönüşünü izler. kıpırtısız göllerin dinginliğinde saklı duran o devasa ağırlık… işte bu, aşkın çekilmesinin ardından geride bıraktığı boşlukla tanımlanabilir belki.

    tebrikler

  • Günün yazısını ve yazarını tebrik ediyorum.