Her Işıkta Artık Kadrolu Bir Dilencimiz Var

Hepinizin bildiği gibi dünya kaynayan kazan. Kan ve göz yaşı bilhassa Orta Doğu Coğrafyasından hiç eksik olmuyor. Müslüman ülkeler ve Müslümanlar büyük bir tehdit ve tehlike altında. Bir çok Müslüman bu gün dünyada mülteci durumunda. Evinden, barkından, yurdundan ayrı diyarlarda yaşam savaşı vermeye çalışıyor. Ülkelerinden kaçanların bir kısmı zengin ise de bunlar azınlıkta. Çokları gariban ve fakir, hem de hakir durumda. İnsan hem bir taraftan üzülüyor, hem isyan ediyor, hem de acıyor bu insanlara...




Şimdilerde her trafik ışığında artık mutlaka kadrolu bir dilencimiz var. Ama yerli, ama Suriyeli, ama Iraklı... Çalışamaz mı bu insanlar. Çalışarak, alınları terleyerek ülkemizin ekonomisine katkı yapamazlar mı? İlla ki yaparlar lakin dilenmek, el avuç açmak herhalde daha kolaylarına geliyor ki çalışma yönünde en ufak gayret göstermiyorlar.




Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki :




'Kişinin iplerini alıp dağa gitmesi, oradan sırtında bir deste odun getirip satması, onun için, insanlara gidip dilenmesinden daha hayırlıdır. İnsanlar istediğini verseler de vermeseler de.'




Bir takım sebeplerden dolayı yerinizden yurdunuzdan ayrı düşmüş, fakir düşmüş olabilirsiniz lakin yine de bu sizin dilenmenizi gerektirecek bir durum değildir. Dilencilikten kazanılan para zaten helal bir para olmadığı gibi, insanların duyguları sömürülerek yapılan bir aldatmaca vardır işin içinde. Bir de ayrıca bunu meslek edinenler var ki onların hali daha da vahim. Dilencilikten adamın beş on tane dairesi var, senden benden zengin ve hala da dileniyor, millete, hiç tanımadığı insanlara el avuç açıyor. Yazık, çok yazık...




Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm yine başka bir Hadis de buyurdular ki:




''Sizden biri dilenmeye devam ettiği takdirde yüzünde bir parça et kalmamış halde Allah'a kavuşur.''

İslam Kaynaklarında dilenciliğe şu şekillerde de cevaz verilmektedir ki onlarda aşağıda ki gibidir.

''-Toprağa yapıştıran fakirliğe uğrayana (son derece fakir düşene)

-Altından kalkamayacak derecede borç altına girene,

-Aralarını bulmak için kan parası yüklenen kimseye.

Başka bir rivayette ise dördüncü bir şart getirilir:

Çok acı veren müzmin bir hastalığa kapılan kimse ihtiyacı kadar isteyebilir.''(Ebû Dâvud, Zekât: 26)




Bir de Avrupa'ya bakalım. Avrupa'da gelişmişlik ve kültür düzeyi bizim gibi Orta Doğu ülkelerine nazaran daha üst seviyelerde olduğu için, oralarda sadece avuç açıp dilenenlere pek rastlanmamaktadır. Avrupa'nın bir çok ülkesinde, eline bir gitar ya da keman alan, akordeon alan önüne mendilini açıp hem sanatını icra etmekte hem de yoldan geçenler üç beş kuruş gönülden önlerine ne bırakırlarsa yaptığı sanatı karşılığında gelir elde etmektedir.




Müslümanlar arasında yardımlaşma her zaman olması gereken bir davranış tarzıdır. Bu sebep ile zengin ya da orta halli Müslümanların gariban ve fakir düşmüş Müslümanlara ayırım gözetmeden yardım etmesi lazım gelir. Bu yardım da dilenen kişilere değil, fakir düşüp onuru ve gururu dolayısı ile hiç kimseden yardım isteyemeyenlere olmalıdır.




Cenâb-ı Hak, muhtaçlardan söz ederken şöyle buyurmaktadır:




''Sadakalarınızı) kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde (el açıp) dolaşmayan (kapı kapı gezmeyen) fakirlere (verin) ki, onlar yüzsuyu dök­mediklerinden, durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Onları -siz Allah yolunda olanlar- çehrelerinden tanırsınız. İnsanlardan, yüzsüzlük ederek istemezler.''




Bizler Müslümanlar olarak dinimizin gereği ne ise onu yerine getirmek ile mükellefiz. Çevremizde ki gariban ve fakir ama gururlarından ve terbiyelerinden dolayı da kimselerden bir şey isteyemeyen din kardeşlerimizi arayıp bulacağız ve onlara yardım ellerimizi mutlaka uzatacağız. Hem Müslümanlık hem de insanlık bunu gerektirir. Eli ayağı tutup da çalışacak durumda olan ve buna rağmen dilenen ve dilenmekte de ısrar eden insanlara da Allah hidayet etsin dileyelim ki. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...

08 Ekim 2016 3-4 dakika 1375 denemesi var.
Yorumlar