Herkes İnsan Doğar

İnsanları dinlerine kimliklerine göre değil; kişiliklerine göre değerlendiriyorum.

İnsanlıktan nasibini almış olanları seviyorum.
Sevdikçe insan olduğumu hissediyor, sevdikçe güçleniyorum. Sevdikçe geleceğe daha bir umutla bakıyorum. Sevmek benim en saf ve hayatıma anlam kattığım en değerli duygumdur.
Olmazsa olmazımdır.

Kimse benim beynimi eritip kafasına göre bir kalıba dökemez, kimse beni yeniden şekillendirip, sömüremez. Buna asla izin veremem. İnsan doğdum, insan öleceğim. İnsan olmanın yolu da; insanlığı tatmaktan geçer, bilirim. Bu yüzden kimsenin dini, dili, ırkı, mezhebi, soyu sopu beni ilgilendirmez. Bu farklılıklar insanların haklarına saygılı olmama engel değil. Bunlar insanları sevip saymama engel değil.

İnsan ayrımı yapmayan, insan haklarına saygılı olan, alın teriyle para kazanan, toplumuna katkısı olan insanları seviyorum. İçinde fesatlık-sahtelik olmadıktan sonra; isteyen istediği gibi ibadet yapsın, isteyen istediği gibi giyinsin/gezsin, istediği gibi yaşasın, bu beni rahatsız etmez.

Neden herkes birbirine yabancı, neden herkes kaygılı. Nedir bu şüphe. Bu korku niye. Herkes aynaya baksın. İnsan kılığında ama insandan uzak yaşayanlar kendini yoklasın. "İnsanlık öldü" diyerek kimse kendini kandırmaya, vicdanını rahatlatmaya çalışmasın. Basit egolar, hırslar aşıldığında insanlık yoluna giriliyor. Ayrımcılığın ne denli şuursuzca olduğu anlaşılıyor.

İyilik, gerçeklik, doğruluk ve nihai yararlılık erdemine yani olgunluk ve bilgeliğine ulaşmakla insanlık hasletine (seviyesine) erişilmiş oluyor. Oysa günümüzün egemen trendinde; insanlık erdemini önce beyinlerden, sonra yazılı/kalıcı olan her şeyden silme var. Satın alabildiklerinin, zayıf gördüklerinin aklına, hayatına tecavüz ediyorlar, gerçeklerden uzak "yalan yaşamlar" dayatıyorlar. Böylece onursuz, değersiz, basit ve geleceksiz bir güruh oluşuyor. Bu güruh sosyal birliktelik oluşturma yani bir toplum olma niteliklerini yitirmiş olduğu için bağları çözülerek, dejenere olarak sonunda dağılmaya, tükenmeye başlıyor. Elbette ki bu erime, yıpranma, can çekişme aşaması bireyler için de çok acılı ve ağır seyrediyor.

İnsanlık hasleti, insani değerler, insan ahlakı gibi söylemlerin öz karşılığı 'bir bebeğin doğuşundaki moral değerlerin saflığıdır". Yani herkes insan olarak doğmuştur, veya insan doğuştaki saflıkta kendini gösterir. Yaşanılan sürenin her aşamasında bu öze ne denli sadık kalınırsa o denli insani değerler içinde kalınır.
Dinler, soylar, makamlar, zenginlikler ne denli güç sağlarsa sağlasın özden uzaklaşıldığında sapkınlık başlar ve sonu kötüye varır.

Üstünlük zorlamayla olmuyor, değerlilik söylemeyle olmuyor. Yaratılışta uygun görülen (sunulan) değerler ve cemiyetin yani sosyal ortamın oluşturduğu değer, olanak ve haklar (sağladığı hareket menzili) hiçbir özellik farklılığı gözetilmeksizin bireylere aynı mesafede ve aynı ağırlıkta sunulmalıdır.

İnsan olmanın erdemini, yan yana durabilmenin iyiliğini güzelliğini, zenginliğini kavramak ve birlikte yaşamayı başarmak zorundayız.

Yanlışların ve kötülüklerin anası bilmezliktir.
Bizim memleketimizde ise bilememezliktir.
Halkımız buna kabaca CAHİLLİK diyor.




*Müsadenizle*

06 Ekim 2015 2-3 dakika 58 denemesi var.
Yorumlar