Hiç

// Kâr saydığın bu gün ise, yarına d/ar düşmeyi göze almayı bileceksin... Hüzün Şairi//


Yutkundum kaldım açıkçası... Sanki içime ışıktı ve sızdı... Ilık ılık aktım kendimden ve ''Allah büyük.'' dedim dudaklarımın ıssızlığında. Ne meşakkatli bir yoldu değil mi, Habil'den Kabil'e uzanan ADALET anlayışı. İnsanlık tarihi boyunca hep aynı muzdariplikler ve aynı mezalimlikler, aynı mazlumiyetler süre gelmiş. Taş devri zihniyetinin antik kalıntıları gibi hala aynı terennüm üzre olduğumuzu görüyor ve görmeye de devam ediyoruz. Sıkıntılar karmaşası içinde öz benliğe uzanan ikilem duygular ve ikilem tutumlar sergilendi, sergileniyor ve anlaşıldığı üzre de sergilenmeye devam edecektir.

Yılkı bir gidişte inatla direnmek veya o yılkılığın içinde debelenmek ne kadar yanlışsa, bunca becayiş düşünceler türetmekte marifetmiş gibi davranarak kâle almamakta bir o kadar yanlıştır. Çünkü; asıl marifetin becayiş yapmakla değil, elini vicdanına koymakla başladığı aşikar değil midir?. Düşünün ki, başınız ağrıyor ve dayanamıyorsunuz. İlk etapta yapılacak ve ilk akla gelen bir ağrı kesici almak değil midir? Olmadı, acil ya da bir polikliniğe gidip muayene olmaktır. Bu arada başınıza buz koyarsınız, şakaklarınızı ovarsınız. Kendinizce çareler ararsınız. Taa ki, sonuca ulaşıncaya dek... Ama oturup tevekkül ediyor tutumlar sergiliyorsanız da, ya tevekkülün anlamını bilmiyor ya da yaratılış sebebine ters düşüyorsunuz demektir. ?'Pes yani.'' diyecek o kadar fazla konu ve yer varken hem de...

Ha, olmuyor mu, sonuç vermiyor mu, işte burada ısrarında gereği yoktur. Beklentiler hak ve adalet üzere somut ise ve yaklaşımlar hala soyut kalıyorsa, ?'Adım Hıdır, elimden gelen budur.'' sözündeki gibi boyun eğip elini eteğini çekmekte yanlıştır. Bu bağlamda emek ve işçilik göz ardı edilemez konumda ise ve buna rağmen göz ardı edilmiş şeklinde yansımalar görünür olmuşsa, her halde tekerlerin ya lastiği patlamıştır, ya da rot balans dağılmış demektir.

Hemen bir tamirci aramaktır ilk yapılacak olan. Öyle bir tamirat yapılmalıdır ki: aynı şeyleri tekrar yaşamamak adına. Lakin siz ne yaparsanız yapın sizin elinizde olmayan ve engelleme şansınızın hiç olmadığı doğa şartları vardır birde. Yağmur yağar, yolunuzu ya sel alıp gider ya da oyuklar oluşur. Siz gitmeye çalıştıkça durdurulursunuz. Kar yağar, ya yollar kapanır ya da çığ düşer. Yine eliniz kolunuz bağlı bekler kalırsınız. Güneş çıkar, bu defa da aşırı sıcaklar ve sizin gitmek istediğiniz mesafenin uzunluğu, bu defa da hararet yaptırır.Diyelim ki: selektör yakarak yardım bekliyorsunuz. Ya da başınızın çaresine bakabilecek durumdasınız. İyi de o zaman da sizin her şeyi bilen, yalayıp yutan olmanız gerekmiyor mu? Bu da mümkün değil. Yuvarlak ve mesnetsiz hesaplarla da bir yere varılmayacağına göre...

Temkin denilen durumu göz önüne almak gerek diyebilirsiniz. İyi de elinizde olmayan şartlar sizde ne temkin bırakıyor ne de yaptığınız hazırlıkları ve hazır olma durumunu. Bazen de öyle oluyor ki: beklenmedik şeyler gelişiyor ve ters yüz oluyorsunuz. Derdinizi anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zor hale geliyor. Düşünün, yaz ortasında dolu yağmış, yaz ortasında kar düşüyor... Nasıl baş edebilir veya nasıl bir önlem alabilirsiniz? Yaz ortası... Ötesi yok... Yani şimdi doğanın derdi senin şevkini kırmak mı? Diyelim ki öyle,

?' NE KAZANACAK PEKİ?''

Bilmem, sizce?

Halbuki: herkesin kendince bir yolu ve yordamı, yönü ve yönergesi, hayatın içinde kapladığı alan vardır. Kimse kimsenin ne sınırını silebilir ne de ihlal edebilir.

?' Eee, sorun ne o zaman?''

?'Ne mi?''

Sadece hazımsızlık. Haset duygulara, öfke ve garezle kine esir olmak. Hepsi bu...

?' İyi de, bundan kazanılan ne o zaman? ?'

Koskocaman bir H İ Ç ...


HÜZÜN ŞAİRİ: N Y

30 Aralık 2012 3-4 dakika 19 denemesi var.
Yorumlar