Hoş Geldin Sultanların Sultanı

Tın tın tın çın çın çın la la la ta la al bedru aleynaaa....

Aslı bir ağaç parçası olan, adını 'çevirgeç' koydukları (çevirme işine yarayan) tahtadan bir alet ancak bu kadar melodik, bu kadar manalı ve uyumlu sesler çıkara bilir. Hele bir de ustasının elindeyse, durduramazsınız. O şevkle türküsünü söyleyedursun, artık sevgili çevirgeci tarafından okşanmaktan şımarmış bazlama, başlar kızgın sac'ın üzerinde dans etmeye. Kahve krem çiçekli elbisesi havalanıp kabarır da kabarır artık. Utangaçlık'tan mıdır bilinmez ama, az sonra pembeleşip kızarmaya başladığında, çevirgeç'i yetişir imdadına. Alır mis kokularıyla onu, yatırır bir sofra örtüsünün tam ortasına.

İşte tam da bu sırada sarar yarı uykulu, yarı uyanık, yattığın odanın dört bir yanını mis gibi ekmeğin kokusu. Oda'ya samimiyetle giren huzur, Asr-ı saadetten gelmiş buğulu bir misafirdir. Sanki buhardan bir el gibi dokunur burnunun ucuna. 'kalk hadi, hadi kalk birazdan ezan okunacak'.

Ah! Çocukluğumun ramazanları. Ah! Masum çocukluğumu, öğleye kadar, ucu bucağı görünmeyen bir ummanda, kandırıkçı gezintilere çıkaran tekne oruçları...

Ah benim vefalı anneannem. Mekke'yi yüreğinde gezdiren, nefesi burcu burcu hurma kokulu'm. Şimdilerde sevgili ramazan'ın gelişinden hayli rahatsızlık duyan insanların tam tersine, aziz misafirine saygı da kusur etmeyen, gönül bağıyla bağlanıp, gideceğine yakın kendi gözyaşlarında boğulan, Medine bakışlı'm benim.

İşte yine, bir orkestra şefi edasıyla ezgisi kendi tıkırtılarında saklı konserine başlamış gözümün nuru. Köyde bütün pencereler, kapılar açık. Her ev'de aynı konser, her şef'in yöntemi farklı ama, makam aynı. Deniz'in yüzüne düşen yakamozlar gibi parlıyor gaz lambalarından yayılan ışıklar. Kerpiç evlerin bacalarından tüten muhabbet benim yüreğimde, sözlerini ileriki yaşlarda öğrendiğim, ezgisi Elest'te ruhuma yüklenmiş bir huzuru mayalıyor. Sanki bütün vücudum bu ilahi şarkıyı söylüyor. 'Taleal Bedru Aleyna'

Ezandan hemen sonra kılınacak namazlar sırasını bekleye dursun, ağızların çalkalanması işi, sanki resmi bir tören edasıyla tamamlanıyor. Bakır ibriklerde önceden hazırlanmış abdest suları ve leğenleri bir köşede bekliyor. Bütün bunlar bittikten sonra bizler suda yüzdürülen tekne sandığımız orucumuzla beraber yataklara yollanıyoruz. Anlamını henüz o yaşlarda bilmediğimiz, yine o tılsımlı fısıltılarla hışır hışır eğilip doğrulmalarla uykulara dalmaya başlıyoruz. Ta ki 'esselamü aleyküm verahmetullah' denilip, anneannemin uzun uzun evlatlarına, durumuna, komşularına, sesini bir yükseltip bir alçaltarak ama; kızıma, yavruma diye başladığında, sesini benim kulak zarlarıma baskı yapar gibi yükselterek ettiği yakarışların sonunu duyamadan dalıyoruz uykuya. Onlar için ertesi gün diye bir şey yok. Devam eden gün var. Hava aydınlanana kadar belki kısa bir uyku, ardından sırtlarında tarlaya götürecekleri malzemeler . Heybelerinde yan komşuya edecekleri yardım, samimiyet, doğruluk, dua, günün tepelerine vurduğu kırk derece sıcaktan daha sıcak bir yürekle yollara koyuluyorlar. Bir de akşam ezanının sabrı var heybelerinde. Gün uzun.

İşte en heyecanlı anlar yaklaşıyor. Ezana az bir zaman kala komşular birbirlerine evlerinde hazırladıkları yiyeceklerden yolluyor. Herkes tatlı bir telaş içerisinde. Bizler daha öğle vakti yaklaşmadan pınar başında oynarken kana kana sularımızı içmişiz. Karnımız tok. Çocukların dışında bütün yetişkinlerin dudağında çorak bir çöl görüntüsü var. Biz ne kadar canlı kanlıysak, onlar o kadar yorgun ve bitkin. Yine de şikayetsiz bekliyorlar, bizde çocuksu bir sabırsızlıkla bekliyoruz ezan-ı muhammediye'yi. Ve 'Allahu Ekber'. Yüzlere anında devrilen nurlar açıyor ilk önce orucunu. Meğer sabretmek ne güzelmiş, bunu uzun uzun anneannemin yüzünde seyrediyorum. Meğer anneannem ne güzel bir kadınmış.

İşte yine geldin sevgili ramazan.İhtişamınla, bereketinle, samimiyetinle. Her gelişinde yaşattığın çocukluk anılarımla.Sen yine aynısın aynı olmasına da.. Biz o sevinçlerini, umutlarını, teknelerde gezdiren çocuklar değiliz. Sultan hanım'ın samiyetiyle karşılayamadıysak kusurumuza bakma. Ama yine de geldiğine sevindik, giderken de bir hüzün bırakacaksın ardında. Özlemişiz seni. HOŞ GELDİN GÖNLÜMÜN ŞEHRİNE NAZLI RAMAZAN. HOŞ GELDİN SULTANIMIN NAZLISI.

11.08.2010

12 Ağustos 2010 4-5 dakika 2 denemesi var.
Yorumlar