İhanet

Bazen bir söz yetiyor, bazen bir bakış…Ama en çok da en güvendiğin ellerden düşen bir hançer, insanı olduğundan daha derin bir sessizliğe mahkûm ediyor. İhanet işte tam da böyle bir şey; dışarıdan bakıldığında basit bir kırılma gibi görünen ama içeride koca bir dünyanın yıkımı demek.
İhanet, sadece bir yanılgı değil, aynı zamanda insanın en saf inancının çalınmasıdır. Çünkü güvenmek, bir insana kendini emanet etmek demektir. İçini, yaralarını, çocukluğunu, hayallerini koyduğun bir kalbe bakarsın ve bir gün orada kendi kanını görürsün. İşte o an, aslında ölmediğini ama yaşamaktan vazgeçmek istediğini öğrenirsin.
En kötüsü de ihanetin ardında bıraktığı sorulardır. “Ben nerede hata yaptım? Benim sevgim yetmedi mi? Neden sustum? Neden bu kadar inandım?” Oysa aslında cevaplar bizde değildir. İhanet eden, kendini kaybetmiştir. İhanet eden, kendi değerini yitirmiştir. Yine de acıyı taşıyan biz oluruz, çünkü en temiz tarafımızla inanmışızdır.
İhanet, bir bıçağın kalbe saplanması gibi değildir. Daha sinsidir. Önce güvenini zehirler, sonra sessizce kanatır. Bir gün uyanırsın ve artık hiçbir şeye aynı gözle bakamazsın. İnsanlara, sözcüklere, vaatlere… Hepsi bulanıklaşır, hepsi eksilir. Ve sen, bir daha eskisi gibi olamayacağını bilirsin.
Ama bil ki, her ihanet aynı zamanda bir aynadır. O aynada sadece karşındakinin gerçek yüzünü görmezsin; aynı zamanda kendi gücünü de keşfedersin. Çünkü ihanete uğrayan kişi, yeniden ayağa kalkmayı başarabilendir. Kendi kalbinin enkazından yeni bir benlik yaratabilendir. Ve o an anlarsın ki, ihanet seni yıkmamış; aslında seni daha derin bir bilince taşımıştır.
İhanet eden kaybeder, çünkü bir gün kendi sessizliği içinde boğulacaktır. Ama sen, yaşadığın her şeyi göğsünde bir yara gibi taşısan da, sonunda o yaranın seni daha da büyüttüğünü fark edeceksin. Kalbinin en saf yanını incitenler, aslında kendi kirlerinde kaybolanlardır. Sen ise incindikçe daha temiz, daha güçlü, daha gerçek oluyorsun.
İhanet, insana en çok şunu öğretir: Hiç kimse, kalbinden daha değerli değildir. Hiç kimse, sana kendinden daha yakın değildir. Ve en büyük sadakati, önce kendine borçlusundur.
Ve bütün bu yıkımın ardından geriye kalan tek gerçek budur: İhanet edildikçe değil, ihanet etmedikçe insan kalbinin büyüklüğünü kanıtlar. Sen ihanetin karşısında bile sadakati taşıyabildiysen, işte orada kaybeden sen değil; sana ihanet edendir.