İki Efsane ve Bir İnanış

Kayalarla ilgili derlemiş olduğum iki efsaneyi ve bir inanışı özet halinde vermek istiyorum.

1. Gelin-Kız Kayası Efsanesi: Şarkışla'nın Sarıtekke köyüne giderken (Alaman-Yahyalı yolu üzerindeki kavşaktan sonra köye yaklaşırken) bir kaya vardır. Aşağıdan yukarıya doğru koniye benzer biçimde daralan birkaç metre yüksekliğindeki bu doğal oluşum yörede Gelin-Kız Kayası adıyla bilinir. Malesef günümüzde köylerde yaşayan insan sayısı çok azaldığı ve teknolojik araçlar sözlü anlatım geleneğini yok olma seviyesine getirdiği için hakkındaki efsaneyi derlemekte oldukça zorlandım. Uzun bir uğraştan sonra edindiğim bilginin özeti kısaca şu şekilde: Gelin giden bir kızmış, istemediği bir yere gelin gidiyormuş. "Allah'ım taş kes beni" demiş, taş olmuş. (S. Gündüz - Anneannesinden duyduğu hikaye, özetle.) Ayrıca yaptığım araştırma esnasında köyden olmayan kişilerce baş kısmının tahrip edildiğini öğrendim. Çocukların ayağa dikilmiş bir Geleni'ye benzettiklerini de duydum.

2. Düğnük Kaya Efsanesi: Şarkışla yakınlarındaki İlbeyli yöresinde (köyler Sivas merkeze bağlıdır) Düğnük Kaya adı verilen bir dağ bulunur. Şarkışla, Sivas ve Altınyayla'dan kimi köylere yakın bir konumdadır. Yörede özellikle geçmişte kutlu sayıldığı ve simgesel önemi bulunduğu bilinmektedir. Düğünlerde bu kayaya çıkıldığı anlatılır. Çobanın birisi sıcak bir günde koyunlarını otlatırken bunalıp kayaların gölgesine sığınmak istemiş ama boşuna, güneşten ısınan kayalara da yaklaşmak mümkün değilmiş. Çoban ve sürü çok susamış. Bunun üzerine günümüzde Göze denilen taşların yakınlarında oturan çoban Allah'tan su dilemiş. Dileği yerine gelirse de bir ak bir kara koyunu hemen kurban edeceğini adamış. Bunun üzerine gözenin içinden su çıkmış. Kendisi de koyunları da kana kana içmişler. Rahata erişip gözünün önü açılan çoban nankörlük etmiş ve koyunların yünleri arasından sırtlarına bakarak bir kara bir de ak kene bulmuş ve Yaradanla dalga geçercesine bunların üstüne parmağıyla basarak öldürüp işte adağımı yerine getirdim demiş. Bunun üzerine oracıkta kendisi de sürüsü de taş kesilmiş. Bakıldığında bu taşları çobana ve koyunlara benzetmek için biraz düşgücü gereklidir. Ama ortak düşüncenin ürünüdür. (Mesut Karakaş - Güney köyünden.)

3. Akkaya İnanışı: Şarkışla'ya bağlı Elmalı köyünden Karababa'ya çıkan yokuşun (Karababa bayırının) üst kısımlarında, dağ yoluna yakın bir yerlerde Akkaya denilen bir taş kütlesi vardır. Eskiden insanlar buraya çıkarken içlerinde tutmak istemedikleri, kendilerine yük olan ama başka kişilere de açmayı uygun bulmadıkları sırlarını bu kayaya seslenirlermiş. Kaya da söyleneni aynen olduğu şekliyle o kişiye tekrar iletirmiş (yankılanma mevcut). Büyüklerin yaşça küçük olanlara bu yönde nasihat verdiği, sırlarını başkalarına açmak yerine bu kayaya seslendikleri takdirde bu yükten kurtulacakları ve kayanın da o sırrı asla kimseye aktarmayacağını söyledikleri bilgisi verildi. Ayrıca kayaya seslenirken söylenen "Akkaya Akkaya, ne derdim var söyle bana" şeklinde başlayan bir dörtlük varmış ancak unutulup gitmiş. (H. Sakarya [sonraki soyadı: K.] - Çocukluğunda yaşadığı hatıralardan anımsadıkları.) Öğrendiğim diğer bir ayrıntı ise Karababa için "mezar" tabirinin hiç kullanılmadığıdır. Kayda geçirme esnasında bu ifadeyi düzeltmem istendi.

Derleyen: Deniz Karakurt

31 Ağustos 2023 3-4 dakika 81 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 14 ay önce

    Bunlar ve bunlara benzer efsane ve inanışlara Anadolu'nun bir çok yerinde rastlanır... Güzel bir anlatım bu efsaneleri de öğrenmiş olduk... Kutlarım