Kaç Kadeh Kırıldı Sarhoş Gönlümde

Şiir döşeyecek halim yok. Herkes şiir döşeyip duruyor. Fayans ustalarını ve Okey oyuncularını geçtiler. Ben çok daha başka şeyler döşemek istiyorum. Ama bu Ülkeye ne döşesem az ne söylesem boş. Az ve Boş...

Dünya barışı için söylev çeken hıyarlara sinir olduğum kesin. Öyle ki ağızlarından çıkan her sözcüğü kıçlarına yeniden s...sım, uğurlarına ölen her insanı kurşun yapıp yüreklerinden vurasım var...

Uyandım. Normal. Fişi çekilmeyen derin dondurucunun motor gürültüsüyle bu saatler hiç çekilmiyor. Her duygunun fişini çekip sonlandırdığım gibi derin dondurucunun da fişini çekip sessizliğe yardım ettim.

O tesettürlü karıyı götürmeliydim arka tarafa atıp. Şimdi bu saatte kafamdan çok ....Neyse...

Ortalık çorba. İşkembe çorbası bu çorbanın yanında sütten çıkmış bembeyaz bir melek. Kısacası millet umurlarında değil. Paralel ve paralel olmayanların savaşı devam ederken, insanın aklına bunlara oy verenlerin ebesini de bellemek gerekiyor diye bir düşünce geliyor. Tüm politikacılar adi suçludurlar. Yalnız bizimkiler adiliği de aştılar. Hangi etiketi yapıştırsam hafif bunlara...

____

Deep Purple-Child in Time

Genelde sessiz dinlerim



Kitabı kapattım. Kapıdan içeri düşen sonra da kalebodurların bir kaçında yayılan güneş ışığına daldım. Su ısıtıcısına su koymuştum. Unutmuş olmalıyım her zaman ki gibi ve halim de bu. Dibinin yanmasına az bir zaman kala koltuğumdan fırladım. Bu kez de su ısıtıcısına çarptım. Fişini çektim. Ofisin anahtarlarını aldım. Kapıyı kilitledim. Yolun karşısına geçtim. Trakyalı kahveye girdim. Şekersiz kahve söyledim. Şiirci geldi yanıma.
" Abi bana da ısmarlar mısın ?" dedi. " S...tir git! " dedim. Küstü galiba. Tütün kesemi çıkardım. Bir kaç ihtiyar dönüp baktı. Sonrada okudukları gazetelere eğildiler.

...

Tesettürlü ve seksi bir kadın çekinmeden konuya direk girdi.
- Nerelisiniz?
- Terliydim.
- Anlamadım. Ben nerelisiniz diye sormuştum?
- Neden sordunuz?
- Çok sakin duruyorsunuz oldukça da sessizsiniz...hep mi böylesiniz?
- Yapım öyle geliyordur. Ne istemiştiniz?
- Sizi!
- !!! Ciddi misiniz?
- Evet...
- Benimkinin keyfi yok ama...
- Güldürürüm...
İki çakasım var ama hep bu tavuklar yüzünden. Yumurta deyip sallamamak lazım. Bu nedenle tavuklara saygım sonsuzlaştı.
- Hanımefendi ben ibneyim.
- Aaa inanmam...Aman neyse ne. Yumurtamı alabilir miyim?
- Elbette. Hangi boy olsun?
- XXLARÇ lütfen...


------
Kaytan dudaklı bir gün kıvırarak kalçalarını kırmızıya döndü.

Sol kulağından sızan kan Filiz' in saç teline benzer bir renk almış. Donmuş. Masanın ayak ucuna varamadan, masanın ayak ucuyla arasında milimler kalmış ve sanki o masanın ayak ucuna neden varamadım ki sorusunu Onur' a asıl sahibine soramadan nedenler niçinler ortasında kalakalmış.

Filiz ile yattım Onur. Yattıysam ne olmuş? Sen de Rana ile veya Sema ile yatsaydın. Ödeşmeyi kızgınlığını tüm asabiyetini aldatılmışlığının intikamını böylelikle de alabilirdin dimi! Yok illa o süslü-püslü hatta Filiz'den bile kıskandığın toplu tabancanla en sevdiğin ölümle, ölmeyi seçmenle,seni sırtından vurmam arasında bir fark göremiyorsan, bokumu ye!

Kaytan dudaklı bir gün kıvırarak kalçalarını kırmızıya döndüüüü!

Sarhoştum. Meyhaneden çıktık. Karınla arabada seviştik. Hayır anlamadım zaten.

Sabahtı...Gittim oturdum en sabahın en yalnızlığın elsiz yurtsuz dolaştığı bir parkta.
Parkın belediye çeşmesinde kafamı yıkadım. Bir ara çırılçıplak soyunup kirlenen tenimi
temizlemeyi düşündüm. Sonra anımsamıyorum. Karacabey hamamındayım.

Şimdi cesedin soruyor,
- O...pu çocuğu paklandın mı?
Şimdi sana cesedim yanıt veriyor,
- Daha çok kirlendim!




Evet. Hayat kötü bir şaka.

Kumrunun yavrusu gün geçtikçe büyümekte. Çabuk büyüyorlar kuşların yavruları çabuk kanatlarını açıp uçmaya başlıyorlar.

Tatlıcı Ramazan da konuşuyor, herkes bildiğini konuşuyor. İmralı da görüşülmeye başlandıktan sonra zaten diyor resmileşti. Terörizme karşı çıkan ülkeler var. Ben televizyon gazete okumuyorum ama. Ya birader sen nerede yaşıyorsun? Yumurtacıda. Ekmeğin olduğu yerde. Tavuklara saygı...

Bunların hepsini popomdan uyduruyorum dediğimde, alçak sahibim iftira atma diyor popona. Oysa pazartesi günü haftanın başı ve ben oldukça uykulu bir vaziyette sokağa çıktığımda, aşağı caddeye inen merdivenleri indiğimde sonra caddenin sağına dönüp yürüdüğümde, ama hep aynı saatte yazmak yerine ve onunla bir şiirde buluşmak yerine, ama hep aynı saatte caddenin sağından yürüyüp biraz ilerideki kavşağa geldiğimde ve kavşaktaki taksi durağının hemen önünde beyaz sakallı sefil bir adamı, kendini acındırarak, kendine acımayarak ama hep acındırarak otostop çekerken gördüğümde, o ihtiyar adamı öldürmeyi arzulamaktan bıkmadığımı kime nasıl anlata bilirim ki ?




İnsafsızsın!"

Onur ile böyle bir ağustos gününün sabahında Sakarya Caddesinde, kendi halinde, hiç kimseye ne zararı ne de faydası dokunan, asmayla kuşatılmış kahve de oturmuş , kahvelerimizi yudumlarken, sonrada Onur' un ameliyat doktorlarına yakışan o ince uzun parmaklarıyla fincanı masaya usulca bırakıp, fincanını kulpundan tutup nazikçe çevirirken gözlerimin içine bakıp, " Filiz'e aynen böyle dedim işte! İnsafsızsın!" demesinin asıl arkasında yatan gerçeğin, çok başka şeyleri ima etmesi ve bu imayı bana özellikle hem belirterek hem de beni dışarıda bırakarak tek sözcükle yetinmesine karşı gelemedim. Zaten gerçeği biliyordu. Bu gerçek Onur için - o gün o sabah anlayamamıştım...ama hazırlık safhasıydı..

-----

Durmadan sonsuzluğunun suskunluğuna açılan yüreğine şimdiye kadar içimde saklı kalmış ve her nedense gün yüzüne çıkmamış, senden başka bir kalbe vurulmamış gerçeğimle karalamalar yazmaya çalışıyorum. O kadar çok kurgular çekimler dil bilgisi kuralları düşler senaryolar üretiyorum ki, aklım bir gök yüzüne fırlıyor, aklım bir yeryüzünün derinliklerine iniyor. Herkese karşı tümden robotlaşıyorum ama söz konusu sen olunca etleşiyorum kemikleşiyorum derileşiyorum aşklaşıyorum sevgileşiyorum. Özlemek denen duygunun tanımını değiştirerek binlerce kez yeni baştan yaratıyorum. O kocaman yatağın ayakucuna kıvrılmışım. Ama bir yandanda bütünleşmişim özlemle.
Nasıl ayakta kalabiliyorum hangi güç ayakta tutabiliyorsa artık? Avuçların göz kapaklarımı kapatıyor. Soluğun dile sanki bir melek gibi geliyor. Ancak o zaman bir kaç saatlik uykuya dalıyorum.

-----

İncir kokularıyla sarmaş dolaş olmuş o yokuşu tırmanıyorum. Yokuşun bitimine doğru tam tabloluk o gecekondunun yan tarafına yöneliyorum. Ağustosun sıcağından sararmış yabani otlara ve o otlara eşlik eden yaprakları eflatun renginde olan çiçeklerin arasından geçiyorum. Selvi ağacına yıldırım düştüğünden bu yana dokunan olmadı. Öylece tırmanacağım merdivenin dibinde yaprakları bakır rengini almış kalın dalları solgunlaşmış yatmış duruyor. Sanki henüz erkendi der gibi ya da bana öyle geliyor şaşkınca. Bir eşek arısı vızıldayarak yanağımı sıyırıp geçiyor. Yaşamımda önemli sayılacak değişiklikler oldu. Artık korkmadığımı anladım. Eskiden olsa bu gölgeli kurumuş-kavrulmuş yerlerden geçerken köpekten böcekten arıdan korkar sağıma soluma baka baka yürürdüm. Geçenlerde yüzüme bir örümcek ağı yapıştı mesela. Tınmadım. Ucunda salınıp duran yavru örümceğin görüntüsü güneşin ışınlarında bir an parıldadı sonra birden bire örümcek buhar oldu. Ağı yüzümden temizledim. Seni düşünüyor muyum? Yanıt vermezsem kızmazsın değil mi? Zincirli bir salıncakta bayağı yüksekte dönerken, kendimi suskunluğuma ,suskunluğumuza boyun eğmiş veya gömülmüş hissediyorum. Sanırım sende öylesin. Öylesine durgunlaştım. Olgunlaştım gibi. Bazen soru soranlara çok akıllı yanıtlar veriyorum. Sonra tıpkı senin sersemin hatta aptalın ve şaşkının olarak kaldırımda bir aşağı bir yukarı volta atıyorum. Sıcak damarlarımda dolaşan kanı kurutuyor. Sonra kurumadığını kurumadığımızı masaya yatırıyorum...Bunu da açıklamasam...

--------

Birbirimizde eriyişimizden sonrasını düşünemiyorum artık. Son zamanlarda ne işin var deyip duruyorlar buralarda? Sanki tüm dalgınlıklarımla, konuşmalarda birden bire susuşlarımla çok garipsenecek bir sözmüşüm, dillerine uyumsuzmuşum gibi tuhaf tuhaf sırıtarak farklılığımı çekinmeden suratıma yapıştırıveriyorlar. Bilmiyorlar işte. Senleşmişim. ya da ben suratlarındaki korku dolu gözlere bakarak onlara , ben artık onlaşmışım desem!

O kadar çok sökülmek istiyorum. söküle söküle senleştiğime-onlaştığıma yazmamın bile amansızlaştığına ,anlatışlarımla ortak olmanı istiyorum artık...

Soluyorum. o yıldırım yemiş selvi nasıl çürüyorsa tıpkı o selvi gibi tüm yapraklarımla dallarımla gövdemle yağmur kokulu toprağın üstünde yapraklarımın damarlarıyla tümden soluyorum...



Bay Enrico anlatıyor.

İsmi Mavi Gökyüzü olan kahvede oturuyoruz. Buranın sahibi kahvenin dışarıdaki zeminine ayna döşemiş. Yaz günlerinin mavisi aynaya düşüyor. Sanki Mavi Gökyüzü' nün üstünde oturuyormuşuz gibi. O zaman diyorum gökyüzü bulutluysa bu kez de bulutların üstünde mi oturmuş oluyoruz?

Bay Enrıco anlatıyor.

Pink Floyd Aşk-Duvar-Pembe-Şiir-Ayrılık-İsyan-Orak-Çekiç vs...Dev Genç' li olmak ne pahasına? İnandığımız değerler bir zaman değerlerimiz olanları değersizleştiremezler mi? Ne alakası var? Yeni değerlere yelken açtıysan bilemem. Önemsediğin değerlere artık önem verilmiyorsa. Kitapların örneğin ciltleri bozuk olduğu için mezardaki anana küfür eder gibi hakarete uğrayıp fırlatıp atılıyorsa...Dev Genç' li olmak ama ne pahasına?

Bay Enrıco anlatıyor.

Bitmedi mi kitap? Hadi kahveni iç...soğumasın. Filiz çocuğunuzu karnında mı götürdü
yoksa karnında mı öldürdü?

Ölüm soru mudur merak mıdır babalık? Ha karnında götürdü ha karnında öldürdü. Ne fark eder? Hepimiz aynı yolun çocuklarıyız. Bazılarımız Orospu doğar bazılarımız pezevenk gibi bazılarımızda onların çocukları oluruz. Evet. ODTÜ. yaşlı kadın Pejo' yu arabasıyla sıyırttıktan sonra indi. Ama ne gam. Telefonunu Pejo' nun sileceğine bıraktı beyaz bir kağıt parçasına şiir gibi yazarak. Sonra da kendi arabasına baktı. Sonra dedi ki; aman tanrım benim arabamda bayağı hasarlı. Ne zaman çarptım nerelere çarptım bir bilsem çocuğum? Pejo' nun sahibi de bir kadın. Umursamadı. Aman ya önemli değil dedi.

Bitmedi mi kitap?
Az kaldı. Henüz hayatıma rastlamadım ama. Ama hayatın gerçekten de kötü bir şaka olduğunu anladım. Özellikle...
Özellikle...
Boş veerrr ihtiyar...Sarımsı erik ve rakı...
öyle yazmış geçmiş...Sarımsı erik ve rakı...
ya sevgilin
yok ki! Olmadığı için sarımsı erik ve rakının tadı çıkmaz Enrıco amca...Boşveerrr...Birdenbire uyandım. Sağ omuzumda kas yırtılmasını kanıksamayan bedenim sızlayıp duruyor. Artık perdeleri çekmeden yatağıma, o çok sevgili yatağımın ayak ucuna uzandığımdan bu yana aylar geçti. Ortalık çok sessiz. Bu sessizliğin kaynağı yüzünden birdenbire uyanmalarım artmaya başladı. Caddeyi aydınlatan elektrik direğindeki sarı ışık odamı da aydınlatıyor. Bu ışığı sevmiyorum. Pis bir sarı.

- En azından dürüst olalım.
- Elbette.
- Sen diyebilir misin ölmek dürüstlüktür diye...mesela!
- Kıçından yine altın damlalar akıyor Onur!
- Şaka yapmıyorum. Ciddiyim!
- Hadi kahveni bitir. Çok sallandık burada.
- Hâlâ yanıt vermedin!
- Godot'yu ve Beckett bizi bekliyor. Kızlara ayıp olmasın. Gelmişlerdir.


Notlar;

En sonra İstanbul Bir Masaldı' nın sonuna doğru geldim. Yaklaşık üç yıl aradan sonra.
Aslında her hangi bir yerinden başlasaymışım da olurmuş. Nazilerin hâlâ var olduğu gerçeğine bir kez daha inandım.

Notlar;

Sebahattin abi İstanbul' dan döndü. Yaşanacak bir şehir olmadığının üstüne basa basa yemin etti.

Notlar;

Kumruların bir kez daha yavrusu oldu. Besleyip duruyorlar. Umarım yavru arsız ağacına çerden-çöpten kurdukları yuvadan düşmez.

Notlar;

Çok zarif iki kocadan birini öbür tarafa yolcu etmiş ötekini boşamış memur emeklisi bir hanım çift sarılı yumurta istedi. Yine memur emeklisi hanım arkadaşı o kadar irisini ne yapacaksın dedi? Asortik olsun. Verdiği yanıt hoşuma gitti. Asortik ne yani? Havalı mı?

Notlar;

Kolunda sırtında sanırım kalçasının bir kısmında değişik çiçek desenli dövmeleri olan hanım genç bir boyacıya odasının tavanını boyatıyordu. Gördüğüm kadarıyla boyacı oldukça titiz çalışıyordu. Sonra kayboldular. Belki de banyo tavanına geçmişlerdir. Titiz titiz... Bazen çok gaddar düşünceli olduğum için kendime oldukça kızıyorum.

Notlar;

Benden habersiz resmimi çeken velete çok kızdım. Ağladı. Sonra da akşam gelip özür diledi. Ben de bunun çok kötü bir şey olduğunu izin almadan kimsenin resmini çekmemesini söyledim. Eğer izin almış olsaydın sana annene göstermen için acayip pozlar verirdim dememek için kendimi zor tuttum. Zaten kadınsızlıktan gebermek üzereyim.

Notlar;

Kozmopolit bir yer olduğunu söylüyorlar. Kozmopoliti anlamadım. Yarısı kapalı yarısı oldukça açık-saçık ( ibne erkekler- Başörtülüler-Chpliler-Tesettürlü Hanımlar-Oldukça
güzel ve seksi kadınlar ) insanlarla dolu. Kozmopolit bu her halde. Hıım değişik...

Notlar;

Kalmadı. Bitti. Pink Floyd The Wall...


Not; Kaç Kadeh Kırıldı Sarhoş Gönlümde ( Müslüm Babadan )

10 Eylül 2014 12-13 dakika 181 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 9 yıl önce

    Tek kelime ile muhteşemdi

    yazan kaleme tebrik ve teşekkürlerimleud83eudd20