Kadınları Büyük Mağazalarda Alışverişten Soğutmanın İncelikleri

Çoğu zaman evin erkekleri, eşleri ile beraber gider alış verişe. Yani biz de böyle en azından sizi bilmem. ''Bizde de genelde öyle'' dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bizim Türk Toplumunda her ne kadar kadınlarda çalışıyor ise de genelde eve ekmek getiren erkek milletidir. Durum böyle olunca, herhangi bir alışverişte parayı harcarken de erkekler kılı kırk yararak hareket etmek durumunda kalmaktadırlar. Tabi ki ''Yuvayı yapan dişi kuştur.'' Lafını biz hiç bir zaman yabana atmış değiliz erkek milleti olarak. Onlar olmasa hem vallahi hem de billahi halimiz nice olur. Lakiiiiiiiiiin bu işin bir de bütçe yanı var değil mi? O zaman biz de ne yapıyoruz Hatçe'ye değil de bütçeye bakıyoruz. Büyük marketlerde eşlerimize, ne kadar az para harcatır isek bizden iyisi yok değil mi ama? Şimdi aşağıda sizlere, dostlarıma, arkadaşlarıma bunun ile ilgili taktikler vereceğim, beni can kulağı ile dinleyin ve de dikkatlice okuyun hemi...








Bir kere ilk yapacağınız iş gideceğiniz market konusunda seçim yapmaktır. Bu marketlerin büyüğü de var, küçüğü de... Hemen eşinizin beynini yıkamaya başlayın azizim. O adı her ne ise (reklam olmasın diye yazmıyorum) küçük markette bir kere ürünler daha ucuz ve kaliteli dediniz mi hatuna, kafasında soru işaretleri mutlaka çakacaktır. Çakmıyorsa da mutlaka ısrar edin. Bir iki ürününü mesela göklere çıkartın. ''Hanım buranın bir peyniri var aklın durur, böyle peynir yememişsindir.'' Ya da ''Buranın tezgâhtarları müşteri ile bir ilgileniyorlar bir ilgileniyorlar sorma gitsin. Hem de meyve sebzeleri sudan ucuz.'' gibi sallayın sallaya bildiğiniz kadar. Korkmayın arkanızda ben varım. Kim diyor derler ise atın benim üstüme...








Velev ki hanımı küçük markete dalmaya ikna edemediniz de gittiniz daldınız büyük markete. Ne yapacaksınız? Hanım reyonları gezerken siz başka yerlere bakıyormuş gibi yapın, ama yan gözünüzde onda olsun yine çaktırmadan. Pahalı mallara yöneldi mi, palavralarınızı bir bir sıralayın. Sucuk mu alacak? ''Ya bizim komşu Şerafettin Bey geçen almış o sucuktan hiç beğenmemiş, siz fiyatına bakmayın yaramaz o sucuk, yaramaz dediydi bana.'' deyiverin gitsin. Hanımınız Şerafettin Beyi bir daha apartmanda görene kadar oooh seneler geçer seneler...








Gittiniz gittiniz bu seferde o en ünlü giyim mağazasından içeriye daldınız. Ürünleri de pahalı mı pahalı diyeyim yani. Ne yapmak lazım? Çalıştırın bakalım toriği. ''Hanım hanım bunların çoğu Çin Malı imiş hem de içinde kullandıkları malzemeler kansorejen madde ihtiva ediyor imiş, ben de üç gün önce ki filan fişmekan gazetesinden öğrendim de sana söylemeyi unuttum.'' Hanımınız yer mi bu palavrayı? Belli olmaz kimisi yer, kimisi de yemez. Onun için illa yerler diye de hazırlıksız olmayın yanınızda biraz para, kredi kartı filan bulunsun. Ne, anlamadım kredi kartınızın limitleri dolu mu? E daha iyi ya, kasa da cırt cırt öttü mü, hanım da ısrar etmez işte ne güzel... Muhtemelen hanımınızın da kredi kartı vardır ve limitleri de sizinkinden yüksektir. Yanılıyor muyum? Bana hak vereceğinizi biliyordum. Eee tabi ki kendi kredi kartınızı da, onun kredi kartını da sonuçta siz ödüyorsunuz. Hadi hayırlısı Allah kuvvet versin size...








Et mi alacak hanımınız? Siz et kaç para biliyor musunuz? Biliyorsunuz tabi. O zaman ne yapmalı? İstikamet tavuk ve piliçler, marş marş. Zaten, deli dana yine hortlamamış mıydı? ''Nerede okudun herif?'' Cevap hazır olmalı mutlaka '' Vallahi geçenlerde Time Dergisi on sayfa haber yapmış bunu.'' Külliyen yalan Time Dergisi böyle şey yazmaz. Hanımınız biliyor mu bunu? İşte, burada karınızın İngilizce bilmediğine ve Time Dergisinde ne yazdığı hakkında bir fikri olmadığına bir seviniyorsunuz, bir seviniyorsunuz ki...








Gelelim büyük alış verişlere. Araba mı alacaksınız? Girdiniz bir Alman Arabası ya da Japon arabasını beğendi hanımınız. Lakin bütçe işte bu Hatçe değil. Daha önce de sermayeyi kediye yüklemişsiniz, kedi kendisine yüklenen sermayeyi geri vermiyor, çok açılmışsınız. Ya Hatun bu Japon arabalarının öyle bir arızası varmış ki Japon Hükümeti yüz on sekiz milyon Japon Arabasını geri çağırıyormuş. Amma sıktınız ha yüz on sekiz milyon Japon Arabası çok uçuk bir rakam. Bari usturuplu bir yalan atın da kadın da size inansın. Yüz on sekiz bin deseniz olur mesela... Pahalı arabadan vazgeçirip, daha ucuz ve ekonomik arabalara yönlendirdiniz mi siz de biraz rahat nefes alırsınız bütçe de üzülmez Hatçe'de...








Meyve veya sebze alacaksınız. Tabi ki ucuz olan meyve ve sebzeler sizin ilgi alanınızda olan. Pahalı meyveler için palavralar hemen hazır. ''Kolesterol yapıyor o baktığın meyve hatun, yanında ki sebze de onda da kolesterol var, öbür yanda ki meyve hele o hele hele o kolesterolün en babası var onda diyeyim yani.'' Yer mi sizin hanım bunları? Bence yemez, sizce de mi yemez? Niye anlatıyorum ki ben bunları sanki? Hani şansınız denersiniz bir kere, ''Olursa olur suyu olmazsa hamur suyu.'' da demişler. Şu sonbahar günü bende ki de ne akıllar. Hiç işte öyle aklıma gelenleri yazıyorum naçizane. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...

11 Ekim 2016 5-6 dakika 1375 denemesi var.
Yorumlar