Kadınların Yaşadığı Sorunlara Sınıfsal Ulusal ve Evrimsel Bir Paradigma İle Yaklaşılmalı

1.)Sınıfsal: İlkel komünal dönemde anaerkil bir toplum yapısı hakimdi.Tarım Devrimin' den sonra özel mülkiyet gelişti.Özel mülkiyetin gelişmesiyle artı değer oluştu.Erkek fiziksel güç ve motivasyonla bu artı değeri muhafaza etmeliydi.Yani servetini sonraki nesle aktarmalıydı fakat bu anaerkil toplumda imkansızdı.Dolayısıyla evlenme yani tek eşli evliliğe geçiş bu şekilde sağlanarak miras kavramının temeli atılmış olacaktı.O zaman biz kadın sorununun orjinine indiğimizde üretim ve mülkiyet ilişkileri önpalana çıkmaktadır.Dolayısyla bu ilişki, artı değerin oluşmasıyla servetlerini artıran bir grup zengin kesimin kıvılcımıydı.Sınıf bakış açısı bundan dolayı önemli.

2.)Evrimsel: Şurası bir kesin feminizm ,erkeğin dişil bir algıyla hareket etmesini beklemkte ve bu beklentiler üzerinde sorunu aramakta.Analitik Psikolojinin kurucusu Jung kolektif bilinçdışı diye bir kavram kullanır.İnsanların uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olaylar bir süre sonra belli tecrübe edilmiş davranış kalıplarını oluşturmuş ve bu kalıplar kuşaklar boyunca aktarılmaya başlanmıştır. Bu kolektif bilinçdışının temel tanımıdır.

İnsan ve insan öncesi türlerin kalıtsal deneyimlerini içeren psişenin en derin seviyesi.Diğer bir ifade ile bilinçdışı zihnin tamamen kişisel deneyimlerden oluşmadığını, bir bölümünün türe ait (genetik olarak aktarılan) kolektif deneyimleri kapsadığını savunuyor. Yani bilinçdışı yalnızca sizin yaşadıklarınızla değil, aynı zamanda sizden önce yaşamış insanların yaşadıklarını ve edindikleri temel tecrübeleri de barındırıyor. Bu bir açıdan evrimsel bir perspektife işaret eder.İşte bu kolektif bilinçdışı kendisini bazı arketipler ile yani genetik hafıza ile açıklar.Bu Arketiplerden biri,Anima veya Animus' tur.Anima, erkek ruhunun dişil kısmıdır ve animus, kadın ruhunun erkek kısmıdır. Dişil, empati, güven, sezgi ve başkalarıyla duygusal bağlarla karakterize edilir.Erkek ise rasyonal,analitik düşünme etkinliği ile temsil edilir.Dikkat edilmesi gereken nokta evet, erkeğin içinde birazcık kadın yapısı her kadının içinde ise bazı erkek özellikleri bulunur fakat bu dişilin dişil ,erkeğin erkek gibi davranmasına engel değildir.Milyonlarca yıl ,hikaye böyleydi.Güçlü olan alfa erkeği çoğu dişileri egemenliği altına alıyordu.Şimdi de sadece güç unsuru değişti; Finans, psikolojik üstünlü erkek,özgüven , bilişsel özellikler,kadından kadına değişen fiziksel görünüm tercihi gibi.İfade etmek istediğim milyonlarca yıl genimize işlemiş bu yapı ideolojilerle ,sistemlerle, değişemez.Bu yüzden feminizm bu evrimsel meseleyi ya göz ardı ediyor ya da bu şekilde yaklaşmak istemiyor.Elbette ben burada kadınla her şeye ve erkeğe bağımlı bir canlıdır demiyorum kendi özgürlük hareketini bu kapsam ile daha fazla verimli kılıp çeşitlendirebilir .

3.) Ulusal :çoğumuz şunu biliyor,Kapitalizm ulus devletlerin oluşmasıyla güçlü bir temel oluşturmuştur.Çünkü sermayenin,emeğin,mal ve hizmetlerin küresel çapta kontrol edilmesi ulus - devlet yapılarıyla açıklanabilirdi.Ticari tekeller kendileri için sınırları çizilmiş, belli hukuksal düzenlemelerle talana açılmış bir pazara ihtiyaç duymaktaydılar.

Kapitalizmden bağımsız zaten var olan ulusa dayalı pazar, devletin askeri ve siyasi tekellerince denetime alınarak burjuvazinin talan ve sömürüsüne açılmak durumundaydı. Bu nedenle ulusal pazarın ve ulusun bir bütün olarak devlete bağlanması temel amaç edinilmişti. Ulusu oluşturan temel değerler devlet çatısı altında toplanıyor, böylece toplum bir bütün olarak devlete bağlanmaya çalışılıyordu. Ekonomik sömürünün yaygınlaşması devletin toplumda içselleşmesine bağlıydı ve kapitalist tekeller, toplumda içselleşmenin tek aracının ulus-devlet olduğunu erken fark etmişlerdi. Buradan da anlaşılacağı üzere kapitalizm her nekadar ekonomik tekel gibi görünmek istese de, kendisini topluma bir ekonomik sistem olarak değil bir iktidar odağı, bir devlet biçimi olarak dayatmakla işe başlamıştır.

İşte bu ulusal sınırların çizilmesiyle insana ve dolayısıyla en fazla kadın doğasına sınır çizilmiştir.Sloganlar, militarizm sonucu oluşan milliyetçilik kadınları ulusal ayrımcılığa sürüklemiştir.

Örnegin bir Türk kadını asla bir Fransız kadını gibi asil olamaz söylemi geliştirdiler(bilgi ürettiler) ya da bir köylü kadını bir kentli kadının sahip olduğu görgüye sahip değildir miti geliştirdiler.Başka bir örnek bugün bir cok Asyalı kadın ABD ve Batı kadınlarına benzemek için devasa kozmetik harcamalarda bulunuyorlar.Siyahi ,Latin kadınlar yıllarca işkenceye,kötü muameleye maruz kaldılar.(Elbete bu dünyanın her yerinde olmakta ben sadece önplandaki kadın ırkçılğını vurguluyorum) Ayrıca günümüzde kadınları bir meta olarak gören zihniyetin artması, yine kapitalizm ve ulus- devlet işbirliği ile açıklanabilir.

Kadının toplumsal gücü kırıldıkça ulus olgusu da milliyetçi bir eksene kaydırılır. Çizilen sınırlara hapsedilir ve devletle özdeşleştirilir.

04 Haziran 2025 4-5 dakika 19 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • 10 gün önce

    Kesinlikle sınıfsal bir sorundur ve zaten tarih dediğimiz şey ; sınıf savaşıdır.

    Kutlarım.