Kanlı Ay

Geceyi delip geçen o kızıl ayı izlerken fark ettim, aslında hayat da tıpkı onun gibi. Hep masum bir parlaklık bekleriz gökyüzünden ama bazen ay bile kanla boyanır. İnsan da öyle değil mi? Hep mutlulukla parlayacağını sanır, ama yaşadıkça anlar ki içinde sakladığı yaralar gün gelir yüzünü kırmızıya boyar.
Ben de öyleyim. Herkesin göremediği, kimsenin bilmediği sancılarım var. Her gülüşümün ardında bir kanlı ay gizleniyor. Yaşam dediğin şey, insana yalnız sevinci değil, ağır bir yük de veriyor. O yükün altında bazen nefes almak bile zorlaşıyor. Ama yine de yaşıyoruz, yine de aya bakıp bir umut arıyoruz.
Kanlı ayda Hayat gibi, sadece beyaz ışıkla değil; karanlıkla, kızıllıkla, sancıyla da tamamlanıyor. Yalnız gecelerden, kayıplardan, hayal kırıklıklarından geçmeden insan kendi rengini bulamıyor. Her yarada biraz eksilsem de, her düşüşümde biraz daha güçsüzleşsem de, bu gökyüzü bana hâlâ bakmam için bir sebep sunuyor.Ama hayat dediğin böyle değil mi? Yalnız mutluluklardan, sadece kahkahalardan ibaret olsaydı; ne değer bilirdik ne de derinleşirdik. İnsan acıyla sınanıyor, sonra o acının içinde kendi yolunu buluyor. Şimdi anlıyorum: Yara almadıkça olgunlaşmıyor, yanmadıkça içindeki ateşi tanımıyorsun.
Belki de biz, en çok yara aldığımız yerden ışıyoruz. Çünkü hayat, bizi en çok orada sınadı. Düşmek de, yanmak da, kırılmak da bizim hikâyemizin bir parçası. Kimseye anlatamadığımız geceler, gözyaşında boğulduğumuz sabahlar, sustuğumuz bütün sözler… Hepsi birer yaşanmışlık,
Gökyüzüne baktığımda, ayın kan kırmızısına bürünüşünü izlerken içimde bir şeyler koptu. İnsan yıllarca öğrendiği bütün doğruları, bütün masum hayalleri böyle gecelerde sorguluyor. Hep beyaz, hep ışık sanıyordum göğü; ama ay bile kanla boyanıyorsa, hayat da elbette acıyla yoğrulmuş bir yolculuk olmalıydı.
Yaşanmışlık dediğimiz şey, sadece güzel anıların toplamı değil; aynı zamanda kalbimizi çizip geçen bütün o izlerin bütünü. Çocuklukta öğrendiğim saflık çoktan geride kaldı, dost bildiklerimin vedaları içimde yankılandı, en çok güvendiğim ellerin kayıpları kalbimi hançerledi. Ama işte, tüm bunlar beni ben yaptı. Ve her ne kadar içimde bir yanım yorgun düşse de, bir yanım hâlâ bu hayata tutunmaya çalışıyor.Hayat ne kadar zor, ne kadar kırıcı olursa olsun, insan yine de yürümek zorunda. Çünkü hiçbir yara, bizi hayata bağlayan o incecik ipi koparmıyor. Bazen sürüne sürüne, bazen gözyaşına boğula boğula ama yine de ilerliyoruz.